Yenilikçi mimarisi, zengin tarihi, dini önemi ve olağanüstü özelliğiyle yüzyıllardır zamana direnen Ayasofya; İstanbul’daki en büyük Doğu Roma kilisesi. Aynı yerde üç kez inşa edilen, dünyanın en eski ve hızlı tamamlanmış katedrali. Havada asılı gibi duran baş döndürücü kubbesi, yekpare mermer sütunları ve eşsiz mozaikleriyle mimarlık tarihinin başyapıtlarından.
Osmanlı Dönemimde Camii Olarak Varlığını Sürdürdü
Bugünkü Ayasofya aynı yerde öncekilerinden farklı bir mimari anlayışla yapılan üçüncü yapı. İmparator Justinianus tarafından Tralles’li(Aydın) Anthemios ve Miletos’lu (Balat) Isidoros’a yaptırıldı. Yapımına 532 yılında başlandı ve beş yıl gibi bir sürede bitirilerek, 537’de büyük bir törenle ibadete açıldı. İstanbul’un Fatih Sultan Mehmed tarafından fethiyle camii olarak yeniden düzenlendi. Varlığını Osmanlı mimari unsuru eklemeleriyle sürdürdü ve 1935’te de müzeye dönüştü. İmparator Kapısı, Güzel Kapı ve Mermer Kapı’ larıyla tanınan Ayasofya’da bir kısmı antik şehirlerden getirilen toplam 104 sütun bulunuyor. İmparatorların taç giydikleri “Omphalion” bölümü de, bu sütunlar gibi mermer işçiliğiyle öne çıkıyor.
Mozaiklerden Vaaz Kürsülerine Kadar Görülmeye Değer
Huşu uyandıran mimarisi dışında; altın kaplama, gümüş kaplama, cam, pişmiş toprak ve renkli taşla yapılan mozaikleriyle de ünlü. 6. yüzyıla ait orijinal tavan mozaikleri bitkisel ve geometrik motifleriyle büyülüyor. 8. üzyıldaki ikona yasağından sonraki figürlü mozaiklerden de, kucağında çocuk İsa ile tasvir edilen Hz. Meryem, Hz. Cebrail, Hz. Mikail ve Vazftizci Yahya İle Deisis Sahnesi mozaikleri mutlaka görülmeli. Sultan Abdülmecid’in Mozaik Tuğrası ise 1847-1849 arası Fossati Kardeşlerin onarımları sırasında yaptırılmış.
Osmanlı döneminde eklenen sekiz büyük yuvarlak hat levha, Sultan Abdülmecid döneminde ünlü hattat Kadıasker Mustafa İzzet Efendi’nin eseri. Yan neflerdeki iki adet yekpare mermerden yapılmış ve ortalama 1250 litre sıvı alabilen küpler, Sultan III. Murad döneminde Bergama antik şehrinden getirildi. Sultan Mahmud Kütüphanesi’nin yanı sıra minber, mihrap, hünkar mahfili ve vaaz kürsüleri de görülmeye değer.
Ayasofya Camii
Havada asılı gibi duran baş döndürücü kubbesi, oyma mermer sütunları ve eşsiz mozaikleriyle mimarlık tarihinin başyapıtlarından biri olan Ayasofya Müzesi, gerek yurt içi gerekse de yurt dışından gelen yoğun ziyaretçi talepleri üzerine kapılarını normalde kapalı olduğu 31 Aralık Pazartesi günü açmaya karar verdi.
1481 YILDIR AYAKTA
1935 yılında müze olarak hizmet vermeye başlayan Ayasofya, İstanbul’da yapılmış en büyük Bizans kilisesidir. Aynı yerde üç kez inşa edilen en son 27 Aralık 537 günü açılan kilise, bu sene itibariyle 1481 yıldır ayakta durmaktadır.
İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından 1453 yılında fethi ile birlikte yapı, cami olarak yeniden düzenlendi ve varlığına Osmanlı mimari unsurları ile yapılan eklerle kutsal bir mekân ve ibadet yeri olarak devam etti.
Ayasofya’da, VI. yüzyılda yapılan orijinal tavan mozaiklerinin bitkisel ve geometrik motifleri ve VIII. yüzyıldaki tasvir yasağının –ikonaklazma- bitiminden sonra eklenen tasvirli mozaikler mutlaka görülmeli. Ayrıca içeride, Osmanlı döneminde eklenen minber, mihrap, vaaz kürsüleri, ahşap korkuluklar, kütüphaneyi görebilirsiniz. Binanın dışında bulunan padişah türbelerini de ziyaret etmek mümkün.
Görseller
Hazır Gelmişken
Ayasofya Müzesi’nin içi kadar dış mekanları da meşhur. Binanın dışındaki Padişah Türbeleri’yse ziyaret edilmesi gerekenler arasında ilk sırada. Burada saltanat dönemleri birbirini izleyen Sultan II. Selim, Sultan III. Murad, Sultan III. Mehmed ile Sultan I. Mustafa ve Sultan İbrahim türbeleri ile Şehzadeler Türbesi bulunuyor. Ayasofya’nın ikisini Mimar Sinan’ın yaptığı bilinen dört minaresi, Sıbyan Mektebi şadırvanı, muvakkithanesi, sebilleri, payandaları, hazine binası ve imarethanesi de yapının ihtişamını artırıyor. İstanbul Müzeleri için https://www.yerelrehber.com/il/istanbul/muze bağlantısını ziyaret edebilirsiniz.
Adres: Ayasofya Meydanı No. 1 34122 Sultanahmet-Fatih/ İstanbul
Müze Ziyaret Saatleri
Telefon: 0 212 522 17 50
Yaz Dönemi: 09.00- 19.00 (Gişe kapanış saati 18.00)
Kış Dönemi: 09.00-17.00 (Gişe kapanış saati 16.00)
Pandemi Dönemi: 10.00- 17.00 (Gişe Kapanış saati 16.00)- Pazartesi Günleri Kapalıdır.
Özellikler





Fiyatlar
Sıkça Sorulan Sorular
Tüm Yorumlar
4.9
Künye
✅ Müzeler : | Ayasofya Müzesi |
✅ Giriş Ücreti : | Ücretsiz |
✅ Yerel Rehber : | 14 Değerlendirme |
✅ Genel Puan : | 4.9/5.0 |
Çalışma Saatleri
Pazartesi | 09:00 - 17:00 |
Salı | 09:00 - 17:00 |
Çarşamba | 09:00 - 17:00 |
Perşembe | 09:00 - 17:00 |
Cuma | 09:00 - 17:00 |
Cumartesi | 09:00 - 17:00 |
Pazar | 09:00 - 17:00 |
İşletmeyi Sahiplenin
Bu işletme sizemi ait ? Hemen bize ulaşın ve işletmenizi yönetmeye başlayın.
@bernaekeke6550
24 saat açık ama ziyaretçi girişi için sabah 9 gibi girmenizi öneririm. Girişler ücretsiz, 9:30-10:00 arası sıra başlıyor, sonrasında uzun bir kuyruk oluyor. Girişte kontrol var. Kadınların başörtüsü ile girmesi gerekiyor. Ziyaret edeceğiniz gün kısa şort ya da etek giymemeye ve yanınıza başörtüsü almaya dikkat edin. Örtü camiide de satılıyor ama orda da sıra beklemek zorunda kalabilirsiniz. Girişte ayakkabılar açık kutulara konuluyor. Pahalı ayakkabılarla gelmeyin, çalınma ihtimaline karşı yazın terlik gibi basit ayakkabılar tercih edebilirsiniz. Sakin saatlerde giderseniz sıradan da hızlı geçtiğiniz gibi içeriyi de rahatça gezebilirsiniz. Çok gürültü yapılmaması gerekiyor çünkü ziyaretiniz sırasında ibadet edenler olabiliyor. Çıkıştaki harika çeşmeyi de inceleyin.
@cokgezen
24 saat açık ama ziyaretçi girişi için sabah 9 gibi girmenizi öneririm. Girişler ücretsiz, 9:30-10:00 arası sıra başlıyor, sonrasında uzun bir kuyruk oluyor. Girişte kontrol var. Kadınların başörtüsü ile girmesi gerekiyor. Ziyaret edeceğiniz gün kısa şort ya da etek giymemeye ve yanınıza başörtüsü almaya dikkat edin. Örtü camiide de satılıyor ama orda da sıra beklemek zorunda kalabilirsiniz. Girişte ayakkabılar açık kutulara konuluyor. Pahalı ayakkabılarla gelmeyin, çalınma ihtimaline karşı yazın terlik gibi basit ayakkabılar tercih edebilirsiniz. Sakin saatlerde giderseniz sıradan da hızlı geçtiğiniz gibi içeriyi de rahatça gezebilirsiniz. Çok gürültü yapılmaması gerekiyor çünkü ziyaretiniz sırasında ibadet edenler olabiliyor. Çıkıştaki harika çeşmeyi de inceleyin.
@asimumutozbey8211
Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında İstanbul'un tarihî yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup 1453 yılında İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra II. Mehmed tarafından camiye dönüştürülmüştür. Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1934 yılında yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile müzeye dönüştürülmüş, kazı ve tadilat çalışmaları başlatılmış ve 1935-2020 yılları arasında müze olarak hizmet vermiştir. 2020 yılında ise müze statüsü iptal edilerek cami statüsü verilmiştir. Ayasofya, mimari bakımdan merkezî planı birleştiren kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır. Hristiyanlar için hem sembolik hem de eksen olma anlamının yanında, turistik ve ruhsal bir çekim merkezidir. Ayasofya adındaki "Aya" sözcüğü "kutsal" anlamına gelir. "Sofya" sözcüğü ise Grekçede "bilgelik" anlamındaki sophos sözcüğünden gelir.Dolayısıyla "Aya Sofya" adı Yeşua'ya (İsa) atfen "Kutsal Bilgelik" ya da "İlahî Bilgelik" anlamına gelmekte olup Hristiyan ilahiyatında Tanrı'nın üç niteliğinden biri sayılır. Miletli İsidoros ve Trallesli Antemius'un yönettiği Ayasofya'nın inşaatında yaklaşık 10.000 işçinin çalıştığı ve I. Jüstinyen'in bu iş için büyük bir servet harcadığı belirtilir. Bu çok eski binanın bir özelliği, yapımında kullanılan bazı sütun, kapı ve taşların binadan daha eski yapı ve tapınaklardan getirilmiş olmasıdır.Döneminin en geniş kubbesi olan Ayasofya'nın merkezî kubbesi, Bizans döneminde bir kez (7 Mayıs 558) çökmüş, Mimar Sinan'ın binaya payandaları eklemesinden itibaren de hiç çökmemiştir.
@bilgehankurt8097
Ayasofya aynı yere üç kez inşa edilmiş bir eserdir. Günümüzdeki Ayasofya “Üçüncü Ayasofya” olarak bilinmektedir. Ayasofya’nın ilk inşaatı Hıristiyanlığı Roma İmparatorluğu’nun resmi dini olarak kabul eden I. Konstantin döneminde başlatılmıştır. İstanbul’un yedi tepesinden birincisi üzerinde ahşap çatılı bir bazilika olarak inşa edilen ve o dönemde ‘Büyük Kilise’ ismiyle anılan bu yapının açılışı, 360 yılında II. Konstantin döneminde gerçekleşmiştir. 404 yılında başlayan isyanda çıkan bir yangın neticesinde büyük ölçüde harap olan bu yapıdan günümüze ulaşan bir kalıntı bulunmamaktadır. İkinci Ayasofya, İmparator II. Theodosius tarafından birincisinin üzerine inşa ettirilmiş ve 415 yılında ibadete açılmıştır. Yine bazilika şeklinde ve ahşap çatılı olarak inşa edilen bu yapı ise, 532 yılında İmparator Jüstinyen aleyhinde çıkan Nika Ayaklanması’nda isyancılar tarafından yakılıp yıkılmıştır. İmparator Jüstinyen isyanın hemen ardından ilk ikisinden çok daha büyük ve görkemli bir Ayasofya yaptırmaya karar vermiştir. Üçüncü Ayasofya Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından 532-537 yıllarında inşa ettirilmiştir. Doğu Roma’nın İmparatorluk Kilisesi olarak kullanılan Ayasofya, tarih boyunca isyanlar, savaşlar ve doğal afetler yüzünden sık sık tahrip olmuştur. Ayasofya en büyük yıkımlardan birini 1204’te 4. Haçlı Seferi’nde şehrin istila edilmesiyle yaşamıştır. Haçlılar tüm şehirle birlikte Ayasofya’yı da yağmalamıştır. İstanbul’da 1204 yılından 1261 yılına kadar süren Latin işgali müddetince Ayasofya, Roma Katolik Kilisesi’ne bağlı bir katedrale dönüştürülmüştür. Ciddi hasarlar almış olan Ayasofya, İstanbul’da tekrar Doğu Roma idaresinin sağlanmasının ardından tamirlerle ayakta tutulmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte, yapılan tamiratlar yetersiz kalmış ve 1346 yılında Ayasofya’nın doğudaki başkemeri ve kubbenin bir kısmı çökmüştür. Osmanlılar fethin nişanesi olarak kabul ettikleri ve kıymet verdikleri Ayasofya Camii’ne Fatih Sultan Mehmed Han’dan itibaren büyük özen göstermiş, bakım-onarım faaliyetlerini sürekli hale getirmiş ve camiyi eskisinden çok daha sağlam bir yapıya kavuşturmuştur. Bilhassa Mimar Sinan’ın Ayasofya’ya yaptığı eklemeler ve düzenlemeler, bu insanlık mirasının bugün hâlâ ayakta kalmasında çok büyük rol oynamıştır. Ayasofya Camii’ni kendi hayratı olarak vakfeden ve çok sayıda akar bağlayarak bakım-onarım maliyetlerini garanti altına alan Fatih Sultan Mehmed Han, önce caminin yanına bir de medrese inşa ettirerek eğitim faaliyetlerini başlatmıştır. Ayasofya’nın ilk minaresi de Fatih Sultan Mehmed Han döneminde ahşaptan inşa edilmiştir. Uzun yıllar varlığını sürdüren bu minare 1574 yılındaki büyük tamiratta kaldırılmıştır. Ayasofya Camii’nin ikinci minaresi ise, Sultan II. Bayezid Han döneminde tuğladan inşa edilmiştir. Fatih Sultan Mehmet Han’dan itibaren her padişah, Ayasofya’yı daha da güzelleştirme gayreti içinde olmuş ve zaman içinde yapılan mihrab, minber, kürsü, minareler, hünkâr mahfili, şadırvan, medrese, kütüphane ve aşhane gibi yapılar ile Ayasofya tam tekmil bir külliyeye dönüştürülmüştür. Ayrıca, Osmanlı döneminde Ayasofya Camii’nin iç süslemelerine de büyük önem verilmiştir. Ayasofya hüsn-i hatt ve çinicilik gibi Türk sanatlarının en zarif örnekleriyle süslenmiş ve mabede yeni estetik değerler kazandırılmıştır. Böylece, Ayasofya sadece camiye dönüştürülmemiş, aynı zamanda insanlığın bu ortak mirası muhafaza ve ihya edilmiştir. Fetihle birlikte camiye dönüştürülen ve 481 yıl cami olarak hizmet veren Ayasofya, 1930’lu yıllarda restorasyon çalışmalarının başlamasıyla halka kapatılmıştır. Ardından, 24 Kasım 1934 tarihli bir Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye dönüştürülmüştür. Danıştay, 10 Temmuz 2020 tarihinde söz konusu Bakanlar Kurulu kararını iptal etmiştir. Hemen ardından Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan imzası ile yayımlanan 2729 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Ayasofya yeniden ibadete açılmıştır.
@ed1329
Ayasofya (anlamı: 'Kutsal Bilgelik'; Grekçe: Ἁγία Σοφία, romanize: Agia Sofia) veya resmî olarak Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi, eskiden Kutsal Bilgelik Kilisesi ve Ayasofya Müzesi, İstanbul'da yer alan bir cami, eski bazilika, katedral ve müze. Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında İstanbul'un tarihî yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup 1453 yılında İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra II. Mehmed tarafından camiye dönüştürülmüştür. Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1934 yılında yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile müzeye dönüştürülmüş, kazı ve tadilat çalışmaları başlatılmış ve 1935-2020 yılları arasında müze olarak hizmet vermiştir. 2020 yılında ise müze statüsü iptal edilerek cami statüsü verilmiştir.
@saityakut668
Osmanlı’da asırlar boyu sürdürülen bir gelenek, fethedilen bir şehrin en büyük mabedinden ezan okunması ve ilk Cuma namazının bu mabedde kılınmasıdır. Böylece, o şehrin fethedildiği tescillenmekte, ilgili mabed “Fethiye Camii” olarak anılmakta ve şehirdeki diğer mabedlere gerekli olmadıkça dokunulmamaktadır. Fatih Sultan Mehmed Han, fetih sembolü olarak sancağını Ayasofya’nın ortasındaki mihrabın bulunduğu yere dikmiş, kubbeye doğru bir ok fırlatmış ve ilk ezanı kendisi okuyarak, İstanbul’un fethini tescillemiştir. Ardından, şükür secdesi yaparak, iki rekât namaz kılmıştır. Bu davranışıyla da Ayasofya’yı camiye çevirdiğini göstermiştir. Fetihin üçüncü gününde ilk Cuma namazı da fetihin manevi mimarı Akşemseddin’in imametinde Ayasofya Camii’nde kılınmıştır. Üç günlük süre içinde gece gündüz süren hazırlıklarla Ayasofya’ya mihrap ve minber konulmuş, ayrıca tahtadan bir minare dikilmiştir. Ayasofya içerisindeki taşınabilir heykel ve ikonaların caminin dışına alınmasını, duvarlardaki mozaik resimlerin ise kireç tabakayla örtülmesini emreden Fatih Sultan Mehmed Han, bu ilk Cuma namazında ordusuna bir hutbe irad etmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında zorbalıkla müzeye çevrilen külliye Erdoğan tarafından tekrar Cami olarak ibadete açıldı. Rabbim, Devletimizin Reisi olan Recep Tayyip Erdoğan'dan ebeden razı olsun. ربي يرضى رئيس دولتنا رجب طيب أردوغان. May God bless our President Recep Tayyip Erdogan. Kalabalık dolayısıyla giremedim.
@kazimserifoglu8423
Ayasofya, yeni adıyla Ayosofya-i Kebir Cami-i Şerifi. İstanbul'un, ülkemizin, hem Hristiyanlığın hem de İslamiyetin en önemli simgelerinden biri. Hem müzeyken hem de Cami olduktan sonra ziyaret etme fırsatım oldu. Üzülerek gördüm ki, müze zamanındaki gösterilen özen ve titizlik cami olduktan sonra kalmamış. 21 Nisan 2022 tarihinde sabah namazı için gittik. Giderken zorlandık çünkü tabelalarda yeterinde yönlendirme yok, daracık ve tekin gözükmeyen sokaklardan geçip ulaştık. İçerisi soğuktu, hatta dışarıdan daha soğuktu. Halıların üzeri toz ve kir doluydu. En önemli miraslarımızdan biri daha titizlikle korunmalı. İçerisi ideal sıcaklığa ayarlanmalı, halılar belli aralıklarla temizlenmeli hatta İslamiyete özgü hoş kokular(gül suyu gibi) sıkılarak Cami'nin güzel kokması sağlanmalı, devamlı güvenlik devriye gezmeli Cami'ye zarar vermeye çalışanları, topluluk kurallarına uymayanları uyarmalı. Cami içerisinde tüm ekipmanlar ve eşyalar eski islami konsepte uygun olmalı. Örneğin plastik rahle gördük, onun ahşaptan, Osmanlı motifleriyle süslenmiş bir rahle olması lazım, duvarlardan siyah kablolar geçiyor, kabloların ve hoparlörlerin uygun bir şekilde gizlenmesi gerekiyor. Çok önemli bir mirasa sahibiz ve bu miras türlü denemelerden sonra 1453 yılında elde edildi, bunun bilincinde olalım ve güzelce(hak ettiği şekilde) koruyalım. Saygılar... *Bİnlerce fotoğraf eklendiği için fotoğraf eklemiyorum
@yunusyogurtcu5674
Yıllarca Müze olarak ziyaret ettiğimiz bu mekan 24 Temmuz 2020'de Cumhurbaşkanı kararnamesi ile 86 yıl sonra tekrar camii kimligini geri kazandı. Ayasofya hakkında kısaca bahsedecek olursak; Ayasofya Bizans İmparatoru 1. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında dönemine göre 5 yıl gibi kısa bir sürede İstanbul'un tarihi yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup 1453 yılında İstanbul'un Osmanlılar tarafından alınmasından sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür. 1930 ile 1935 yılları arasında restorasyon çalışmaları nedeniyle halka kapatılan Ayasofya'da Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle bir dizi çalışmalar yapıldı. Bu çalışmalar arasında çeşitli restorasyonlar, kubbenin demir kuşak ile çevrilmesi ve mozaiklerin ortaya çıkarılıp temizlenmesi sayılabilir. Restorasyon sırasında Ayasofya'nın, yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik ilkesi doğrultusunda, yapılış amacı olan kiliseye tekrar çevrilmesi konusunda fikirler ortaya atılmışsa da bölgede yaşayan Hristiyan sayısının çok az olmasından dolayı oluşan talep yetersizliği, bölgede bu denli görkemli bir kiliseye karşı yapılabilecek muhtemel provakasyonlar ve mimarinin tarihî önemi göz önüne alınarak Bakanlar Kurulu'nun 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla müzeye çevrilmiştir. 1 Şubat 1935'te ziyarete açılan müzeyi Atatürk 6 Şubat 1935 tarihinde ziyaret etmiştir. Yüzyıllar sonra mermer zemindeki halıların kaldırılmasıyla zemin döşemesi ve insan figürlü mozaikleri örten sıvanın kaldırılmasıyla da muhteşem mozaikler tekrar gün ışığına çıkarılmıştır.
@pseudolife7114
Ayasofya camii gerek tarihi önemi gerekse mimari açıdan dünya mirası bir yapı. Burayı ziyaret edipte hayran olmamak elde değil. Yıllar önce müze iken ilk ziyaretimde inanılmaz etkilenmiştim. Hâlâ son derece etkileyici bir yer. Bu tarihi yarımadayı ziyaret edecekseniz kesinlikle toplu taşıma kullanın. En az 2 gün ayırın.civarda o kadar çok ziyaret edilecek yer var ki insan inanamıyor. Ramazan ayı münasebetiyle akşamları kalabalık oluyor. Ramazan eğlenceleri iptal edilmiş. Gündüz de çok kalabalık ve inanılmaz turist var. Yerebatan sarnıcı, Sultanahmet camii, arkeoloji ve Türk-islam müzesi, Gülhane parkı,Hürrem Sultan hamamı, bab-ı Ali, 3. Ahmet çeşmesi, aya İrini ve daha adını sayamayacağım onlarca tarihi mekan var. Tabi ki bunların başında Ayasofya geliyor.civarda yemek yiyebileceğiniz çok sayıda mekan var. Turistler için olanlar dışında da kendi bütçenize uygun yerler bulabilirsiniz. Hediyelik eşyada aynı şekilde.
@beratkengil
Ayasofya tarihin derinliklerinden beri çok değerli bir mabettir. Fethin sembolüdür. Ben Ayasofya'ya aşık bir insanım desem abartmış olmam. 3 yıldız vermemin sebebi ise bu aşık olduğum mabedin ikilemde bırakılan bugünkü durumudur. Evet tekrar ismen cami olması çok gurur verici, göğüs kabartan tarihi bir adımdır. Ama şunu üzülerek söylemeliyim ki Ayasofya bugün ne müze olmaktan tam kurtulabilmiştir ne de tam anlamıyla bir cami olabilmiştir. 1400'lerdeki teknolojiyle mükemmel bir şekilde üzerleri sıvanan freskler, mozaikler ve resimler bugün perde yöntemiyle kapatılmaya çalışılmaktadır ve perde yeterli de değildir. Dinen necis (pis) olan bir mekanda namaz kılmak caiz değildir ve ne yazık ki bugün Ayasofya'nın halıları toz toprak içindedir. Sağından solundan kablolar çıkmaktadır. İbadet alanı diye ayrılan ön kısımdaki 3-5 saflık bölüm çok yetersiz kalmaktadır. Gayrimüslim turistlerin caminin içine en fazla olsa olsa kubbe hizasına kadar girmeleri gerekir ama şu an en öndeki 5. safa kadar gelebiliyorlar. Yetkililer illa ön tarafları da görsünler diyorlarsa o zaman caminin sağ ve sol taraflarından turistler için alan açsınlar ve namaz kılanları rahatsız etmemeleri için cemaat kısmıyla arasına delikli ahşap paravanlar konulabilir. Ayrıca camide ışıklandırma yetersiz, hem içinde hem dışında. Ayasofya tekrar cami oldu diye sevinecekken bu manzaraları görmek içimi burktu açıkçası. İnşallah yakın bi gelecekte tam anlamıyla bi cami olduğunu görürüz aziz Ayasofya!
@omerucar1991
Tek kelimeyle mükemmel o dönemin şartlarında böyle muhtesem yapıların yapılabileceğini görmeden hayal edemezsiniz kilise olarak yapılmış ama camiye çevrildiği zaman da okadar güzel dönüştürülmüş ki öncesini bilmeyen ayırd edemez İyiki atalarımız böyle güzel eserlere sahip çıkmış onları geliştirip bugün bizlere miras bırakmış .Atalarimiz bukadar uzun zaman koruyup kollamiş Allah onlardan razı olsun ama bu güzelim mabedi bize yasaklayanlara ne diyeyim ben müze yapanlara kendi caminizde ibadeti yasaklayanlara içine girip görmek isteyen bizlerden turist ten aldığı kadar yüksek ücret isteyenleri Allah'a havale ediyorum ama 90 yıl sonra bize bu camiyi tekrar acanlara Ayasofya'nın zincirlerini kiranlara Ayasofya da ibadet etmemizde emeği olan herkese hakkımı helal ediyorum Allah onlardan razı olsun
@ugurdurmaz1041
Ayasofya, mimari bakımdan merkezî planı birleştiren kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır. Ayasofya adındaki "Aya" sözcüğü "kutsal, azize" anlamına gelir. "Sofya" sözcüğü ise Eski Yunancada "bilgelik" anlamındaki sophos sözcüğünden gelir.[4] Dolayısıyla "aya sofya" adı "kutsal bilgelik" ya da "ilahî bilgelik" anlamına gelmekte olup Ortodoksluk mezhebinde Tanrı'nın üç niteliğinden biri sayılır.[5] 6. yüzyılın ünlü bilim adamları, fizikçi Miletli İsidoros ve Trallesli Anthemius'un[3][6] yönettiği Ayasofya’nın inşaatında yaklaşık 10.000 işçinin[7][8][9] çalıştığı ve I. Justinianus'un bu iş için büyük bir servet harcadığı belirtilir.[10] Bu çok eski binanın bir özelliği, yapımında kullanılan bazı sütun, kapı ve taşların binadan daha eski yapı ve tapınaklardan getirilmiş olmasıdır.[11][12] Bizans döneminde Ayasofya, büyük bir "kutsal emanetler" zenginliğine sahipti. Bu emanetlerden biri de 15 metre yüksekliğindeki gümüş ikonostasisti.[not 1][13] Konstantinopolis Patriği'nin patrik kilisesi ve Ortodoks Kilisesi'nin bin yıl boyunca merkezi olan Ayasofya, 1054 yılında Patrik I. Mihail Kirularios'un Papa IX. Leo tarafından aforoz edilmesine şahitlik etmiş olup bu olay, genel olarak Schisma'nın, yani Doğu ve Batı kiliselerinin ayrılmasının başlangıcı sayılır. 1453’te kilise camiye dönüştürüldükten sonra mozaiklerinden insan figürleri içerenler tahrip edilmemiş (içermeyenlerse olduğu gibi bırakılmıştır), yalnızca ince bir sıvayla kaplanmış ve yüzyıllarca sıva altında kalan mozaikler, bu sayede doğal ve yapay tahribattan kurtulabilmiştir. Cami, müzeye dönüştürülürken sıvaların bir kısmı çıkarılmış ve mozaikler yine gün ışığına çıkarılmıştır. Günümüzde görülen Ayasofya binası, aslında aynı yere üçüncü kez inşa edilen kilise olduğundan "Üçüncü Ayasofya" olarak da bilinir. İlk iki kilise isyanlar sırasında yıkılmıştır. Döneminin en geniş kubbesi olan Ayasofya’nın merkezî kubbesi, Bizans döneminde bir kez (7 Mayıs 558) çökmüş,[14][15] Mimar Sinan’ın binaya payandaları eklemesinden itibaren de hiç çökmemiştir
@bekirtavli
Ayasofya, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesinden sonra camiye dönüştürüldü. Ayasofya o sıralar harap olmuş bir haldeydi. Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya’nın temizlenmesini ve camiye dönüştürülmesini emretti. Caminin ilk minaresi Fatih Sultan Mehmet döneminde tuğla kullanılarak yapıldı. Diğer bir minareyi ise II. Bayezid yaptırdı. Kanuni Sultan Süleyman ise 16. yüzyılda fethetmiş olduğu Macaristan’dan iki dev kandil getirdi. bu kandiller mihrabın iki yanında durmaktadır. Ayasofya tarihi boyunca sayısız onarım ve restorasyon çalışmaları gördü. II. Selim döneminde (1566–1574) cami yapısal olarak dayanıksız bir hal aldı. O yıllarda dünyanın ilk deprem mühendislerinden biri sayılan Osmanlı baş mimarı Mimar Sinan, camiye dış istinat yapıları (payanda) ekledi ve sağlamlaştırdı. Mimar Sinan ayrıca, kubbeyi sağlam bir hale getirdi ve hünkar mahfili ile birlikte binanın batı kısmına iki geniş minare yaptı. 1577 yılında ise güneydoğu kısmına II. Selim’in türbesini ekledi. Ayasofya’ya Osmanlı döneminde müezzin mahfili, mermerden minber, vaaz kürsüsü ve hünkar mahfiline açılan bir galeri eklendi. I. Mahmud’un emriyle 1739’da bina restore edildi. Bu restorasyon ile birlikte bir kütüphane ile binanın bahçesine bir imarethane, bir medrese ve bir şadırvan ekletti. Aynı dönemde bunlara ek olarak yeni bir mihrap ve yeni bir sultan galerisi yapıldı. Sultan Abdülmecit, Ayasofya’yı 1847 ile 1849 yılları arasında Gaspare Fossati ve kardeşi Giuseppe Fossati’ye restore ettirdi. Başlangıçta sütunlar, kubbe ve tonoz sağlamlaştırıldı. Daha iç ve dış dekorasyon yenilendi. Kazasker Mustafa İzzed Efendi’nin eseri olan önemli isimlerin hat sanatıyla yazılı olduğu yuvarlak dev tablolar yenilenip sütunlara asıldı. Daha birçok yenileme işlemi yapıldıktan sonra minarelerin boyları eşitlendi. Çalışmalar bittikten sonra Ayasofya Camii 13 Temmuz 1849’da halka açıldı. Ayasofya tarihi boyunca yapılan restorasyon çalışmalarının en etkili ve güzel olanları Osmanlı döneminde yapıldı.
@kizilelma
↓AYASOFYA CAMİİ HAKKINDA KISA BİLGİLER↓ Ayasofya veya resmî adıyla Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi, eskiden Azize Sofya Kilisesi, İstanbul'da yer alan bir cami, eski bazilika, katedral ve müze. Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında İstanbul'un tarihî yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup 1453 yılında İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra Fatih Sultan Mehmed tarafından camiye dönüştürülmüştür. 1934 yılında yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile müzeye dönüştürülmüş, kazı ve tadilat çalışmaları başlatılmış ve 1935-2020 yılları arasında müze olarak hizmet vermiştir. 2020 yılında ise müze statüsünün iptal edilmesiyle tekrar cami statüsü kazanmıştır. Katedral (537-1054) Rum Ortodoks katedrali (1054-1204) Roma Katolik katedrali (1204-1261) Rum Ortodoks katedrali (1261-1453) Cami (1453-1934)[a] Müze (1935-2020) Cami (2020-günümüz) SULTAN FATİH'İN AYASOFYA VAKFİYESİ TERCÜMESİ "İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla kim bu Ayasofya'yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi'nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar. Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse; Allâh'ın, Peygamber'in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen LANETİ ONUN VE ONLARIN ÜZERİNE OLSUN, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allâh'ın azabı onlaradır. Allâh işitendir, bilendir. (Fatih Sultan Mehmed Han / 1 Haziran 1453)