Modern hayatın koşuşturmacası, bitmek bilmeyen bildirim sesleri ve şehir gürültüsü sizi de yordu mu? Bazen her şeyi bir kenara bırakıp zamanın daha yavaş aktığı, her köşesi tarih kokan bir yere kaçma hayali kuruyor musunuz? Eğer bu hayale ‘evet’ diyorsanız, size harika bir önerimiz var: Sakarya'nın saklı cenneti Taraklı. Peki, bu zaman tünelinde, yani Taraklı'nın Tarihi Sokakları’nda Yapılacak Şeyler nelerdir? Gelin, sizi şehrin gürültüsünden alıp asırlık konakların, şifalı lezzetlerin ve sakinliğin başkentine götürelim. Burası sadece bir ilçe değil; burası ruhunuzu dinlendirecek bir deneyim.
Sakin Şehir (Cittaslow) unvanlı ilçenin Osmanlı evleri arasında yürüyün
Taraklı'ya adım attığınızda ilk hissedeceğiniz şey, havadaki o tarifsiz sükûnet olacak. Bu hissin bir adı var: Cittaslow. 1999'da İtalya'da başlayan bu akım, kelimenin tam anlamıyla Sakin Şehir demek. Ama Taraklı bu unvanı sonradan kazanmadı; aslında hep öyleydi. Bu unvan, sadece asırlardır süren, el sanatlarına, yerel üretime ve insani ilişkilere değer veren yaşam tarzının resmi bir tescili oldu. Taraklı'nın bu unvanı neden sonuna kadar hak ettiğini, Arnavut kaldırımlı daracık sokaklarında yürümeye başladığınız an anlıyorsunuz.
Bu sokaklar sizi doğrudan Osmanlı İmparatorluğu'nun sivil mimarisinin en zarif örneklerine çıkarıyor. Karşınızda duran ve sayıları 100'ü aşan tescilli Taraklı Evleri, sadece birer yapı değil, yaşayan birer tarih abidesi. Genellikle iki veya üç katlı olan bu konakların her detayı, bir amaca hizmet ediyor. Zemin katlar kiler veya depo olarak kullanılırken, üst katlar ailenin yaşam alanı olarak tasarlanmış. Pencerelerden dışarıya doğru taşan cumbalar, odaları daha ferah göstermekle kalmıyor, sokağa üç farklı açıdan bakma imkanı sunuyor. Pencerelerdeki muşabak denilen ahşap kafesler ise evin hanımlarının, mahremiyetlerini koruyarak sokağı izleyebilmeleri için düşünülmüş zekice bir detay. Bu eşsiz mimari,Sakarya ‘da görebileceğiniz geleneksel yaşam tarzının en güzel yansımasıdır.
Yürüyüşünüz sırasında karşınıza iki anıtsal yapı çıkacak. Biri, Mimar Sinan'ın 1517'de Yavuz Sultan Selim'in vezirlerinden Yunus Paşa için yaptığı Yunus Paşa Camii. Yüzlerce yıldır sayısız deprem görmesine rağmen dimdik ayakta durmasının sırrı, taş blokların arasına harç yerine eritilmiş kurşun dökülerek inşa edilmesinde saklı. Cami, bitişiğindeki hamamdan gelen buharla alttan ısıtılan merkezi ısıtma sistemiyle de döneminin çok ötesinde bir mühendislik harikası olduğunu kanıtlıyor. Diğeri ise Yusufbey Mahallesi'ndeki 7 asırlık devasa çınar ağacı. Osmanlı'nın fethettiği topraklara bir mühür gibi diktiği bu çınarların en görkemlilerinden biri olan bu ağaç, Taraklı'nın köklü geçmişinin yaşayan tanığıdır. Bu güzellikleri yerinde görmek istiyorsanız Sakarya Tur Rehberi 'ni inceleyebilirsiniz.

300 yıllık tarihi hanın avlusunda bir yorgunluk kahvesi için
Taraklı'nın tarihi sokaklarında yaptığınız keyifli ama bir o kadar da yorucu gezintinin ardından mola vermek için en doğru adres, şüphesiz Tarihi Han'dır. Hacı Atıf Hanı olarak da bilinen bu yapı, bir zamanlar kervanların ve yolcuların soluklandığı, tarihi İpek ve Bağdat Yolu'nun en önemli duraklarından biriydi. Hatta ünlü seyyah Evliya Çelebi bile Seyahatnâme'sinde Taraklı'da beş han bulunduğundan bahsederek ilçenin o dönemdeki ticari önemine dikkat çekmiştir.
Moloz taşlarla inşa edilmiş, iki katlı ve U planlı bu hanın avlusuna girdiğiniz an, dışarının dünyasından soyutlanıp tarihin dinginliğine adım atıyorsunuz. Alt katı eskiden hayvanların barındığı ahır, üst katı ise yolcuların konakladığı odalardan oluşuyordu. Bugün ise avlusu, size huzurlu bir dinlenme imkanı sunan şirin bir kafeye ev sahipliği yapıyor. Ahşap korkuluklu üst kat revaklarının gölgesinde, serin taş duvarların arasında kendinize bir yorgunluk kahvesi söyleyin. O kahveyi yudumlarken gözlerinizi kapatın ve yüzyıllar boyunca bu avludan kimlerin gelip geçtiğini hayal edin. İşte Sakin Şehir felsefesinin özü tam da bu: bir sonraki durağa koşturmak yerine, anın tadını çıkarmak ve tarihin fısıltılarını dinlemek.

Yöresel el sanatları ve lezzetlerden (uğut tatlısı gibi) satın alın
Taraklı ruhunu evinize götürmenin en güzel yolu, ilçenin adını aldığı el sanatlarına ve damak çatlatan yöresel lezzetlerine bir şans vermektir. Burası, kelimenin tam anlamıyla yaşayan bir zanaatkârlar diyarı.
İlçeye ismini veren tarak ve kaşık oymacılığı, şimşir ağacından doğan bir sanattır. Tarihi çarşıdaki dükkanlara girdiğinizde, ustaların ellerinde şekillenen ahşabın kokusunu duyacaksınız. Bir şimşir kaşığın yapılışı, sabır ve ustalık gerektiren adeta bir ritüeldir. Önce keser denilen özel bir aletle ağaca kaba şekli, yani taslağı verilir. Ardından eğdi adı verilen kavisli bir bıçakla kaşığın iç kısmı oyulur ve son olarak kazıma bıçakları ile pürüzsüz hale getirilir. Bazı kaşıklar çiçek motifleriyle süslenip bezir yağıyla cilalanarak son halini alır. Buradan alacağınız el yapımı bir kaşık, sadece bir mutfak eşyası değil, yüzlerce yıllık bir geleneğin parçası olacaktır.
Taraklı'dan ayrılmadan önce mutlaka tatmanız ve sevdiklerinize hediye olarak almanız gereken bir lezzet daha var: Uğut Tatlısı. Buğday çimi marmelatı olarak da bilinen bu tatlının en şaşırtıcı özelliği, içinde bir gram bile ilave şeker olmamasıdır. O yoğun, pekmezi andıran tatlı lezzet, tamamen çimlendirilen atalık buğdayın kendi özünden gelir. Yapımı ise başlı başına bir slow food manifestosu. Buğdayın çimlenmesi 10-12 gün, kazanlarda sürekli karıştırılarak pişirilmesi ise 15 ila 24 saat sürer. Hatta bu zahmetli süreç, köylülerin türküler söyleyerek imece usulüyle çalıştığı bir şölene dönüşür. Coğrafi İşaret Belgesi'ne sahip bu özel tatlıyı tattığınızda, sadece bir lezzeti değil, Taraklı'nın komünal ve sabırlı ruhunu da tatmış olursunuz. Taraklı'nın bu eşsiz lezzeti gibi,(Tahirli Şelalesi) çevresindeki doğal güzellikler de ruhunuzu besleyecek.

Hazır Buraya Kadar Gelmişken...
Taraklı'yı keşfettikten sonra gezinizi biraz daha uzatmak isterseniz, çevrede sizi bekleyen harika alternatifler var.
Göynük: Taraklı'ya çok yakın, Bolu'ya bağlı bu ilçe de tıpkı Taraklı gibi korunmuş bir Osmanlı kasabası. Fatih Sultan Mehmet'in hocası Akşemseddin'in türbesini ve kasabaya hakim bir tepede bulunan Zafer Kulesi'ni ziyaret edebilirsiniz.
Mudurnu ve Sülüklü Göl: Yine Bolu sınırları içinde yer alan Mudurnu'nun tarihi dokusunu gezdikten sonra, doğanın kalbine kaçmak isterseniz Sülüklü Göl sizi bekliyor. Heyelan sonucu oluşmuş bu göl, kamp ve doğa yürüyüşü için adeta bir cennet.
Karagöl Yaylası: Taraklı'ya bağlı bu yayla, 567 hektarlık geniş alanıyla size bol oksijenli, huzurlu bir gün vaat ediyor. Şifalı olduğuna inanılan soğuk suları, çam ve kayın ağaçları arasında piknik veya kamp yapmak için harika bir seçenek.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
1. Taraklı'ya nasıl ulaşılır? Özel aracınızla İstanbul'dan yola çıkıyorsanız TEM otoyolunu kullanarak Bilecik/Eskişehir sapağından çıktıktan sonra yaklaşık 2-2.5 saatte Taraklı'ya ulaşabilirsiniz. Otobüsle gelmek isterseniz, İstanbul Harem'den kalkan direkt Göynük otobüslerini kullanabilir veya daha sık seferleri olan Sakarya (Adapazarı) otobüslerine binip, Adapazarı ilçe terminalinden Taraklı minibüslerine aktarma yapabilirsiniz.
2. Taraklı'da konaklama imkanları nelerdir? Taraklı'da konaklamanın en otantik yolu, aslına uygun restore edilmiş tarihi konaklarda kalmaktır. Kadirler Konağı, Çakırlar Konağı, Hacı Rıfatlar Konağı ve Hanımeli Konağı gibi işletmeler size bu eşsiz deneyimi sunar. Daha modern bir konaklama arayanlar için ise Taraklı Termal gibi otel seçenekleri de mevcuttur.
3. Taraklı'yı ziyaret etmek için en iyi zaman hangisi? Taraklı'yı yürüyerek keşfedeceğiniz için havanın ne çok sıcak ne de çok soğuk olduğu ilkbahar ve sonbahar ayları en ideal zamanlardır. Doğanın renkleri bu mevsimlerde bir başka güzel olur. Ancak bölge bol yağış alabildiği için gelmeden önce hava durumunu kontrol etmenizde fayda var.
Kaynak: Taraklı'nın da bir parçası olduğu bu uluslararası ağ hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, Cittaslow International'ın resmi web sitesini ziyaret edebilirsiniz: https://www.cittaslow.org/.


English
Türkçe