Konya denince aklınıza ilk olarak Mevlana'nın engin hoşgörüsü, semazenlerin büyüleyici dönüşü veya fırından yeni çıkmış sıcacık bir etli ekmek mi geliyor? Elbette hepsi doğru, ama bu koca yürekli şehrin hemen yanı başında, sizi zamanda binlerce yıl geriye götürecek saklı bir hazinesi daha var: Sille. Şehrin gürültüsünden sadece 8 kilometre uzakta, 5000 yıllık tarihin fısıltılarını taşıyan bambaşka bir dünya sizi bekliyor. Bu yazımızda, sizi şehrin karmaşasından alıp Sille'nin büyülü atmosferine götüreceğiz ve Tarihi Sille Köyü'nde yapılacak şeyler listemizi paylaşarak bu eşsiz kaçış noktasını birlikte keşfedeceğiz.
Konya'nın merkezine çok yakın bu eski Rum köyünün taş sokaklarında yürüyün
Sille'ye adım attığınız anda sizi ilk etkileyen şey, köyün coğrafyayla ne kadar uyum içinde olduğudur. Burası düz bir ovaya kurulmuş sıradan bir yerleşim değil. Köy, dar bir vadinin iki yamacına, adeta bir amfi tiyatro gibi basamaklar halinde konumlanmış. Bu mimari yapı tesadüfen ortaya çıkmamış. Engebeli ve dik araziye evleri sığdırmak için geliştirilen bu akıllıca çözüm, aynı zamanda her evin birbirinin güneşini ve manzarasını kesmesini engelleyerek derin bir toplumsal saygıyı da yansıtıyor.
Bu teraslı yamaçlarda gezinirken altınızda hissettiğiniz taşlar, köyün ruhunu oluşturan Sille Taşıdır. Bölgedeki volkanik araziden çıkarılan bu özel taş, sadece Sille'deki evleri değil, Konya merkezdeki pek çok tarihi Selçuklu yapısını da süslemiştir. Daracık sokaklarda yürürken, bazı yolların ortasında yağmur suyunu akıtmak için tasarlanmış ince kanalları fark edeceksiniz; bu bile köyün doğayla nasıl bir bütün olarak yaşadığının küçük bir kanıtı.
Sille'nin taş duvarları sadece mimari bir güzellik sunmaz, aynı zamanda bir arada yaşama kültürünün de hikayesini anlatır. Yüzyıllar boyunca Müslüman ve Hristiyan halkların barış içinde yaşadığı bu topraklarda, camiler ve kiliseler yan yana yükselir. Bu sokaklarda yürümek, sadece tarihi bir dokuya dokunmak değil, aynı zamanda Anadolu'nun o meşhur hoşgörü iklimini iliklerinize kadar hissetmektir.

Kayalara oyulmuş şapelleri ve tarihi Aya Elena Kilisesi'ni ziyaret edin
Sille'nin tarih sahnesindeki en parlak yıldızı, hiç şüphesiz Aya Elena Kilisesi'dir. Hikayesi, MS 327 yılına, Bizans İmparatoru Konstantin'in annesi Helena'nın Kudüs'e yaptığı hac yolculuğuna kadar uzanıyor. Rivayete göre Helena, bu yolculuk sırasında Sille'ye uğramış, buradaki ilk Hristiyanlık dönemine ait kayalara oyulmuş mabetleri görmüş ve bu kutsal topraklara bir kilise inşa ettirmeye karar vermiş. Böylece Anadolu'nun en eski kiliselerinden biri Sille'de yükselmiş.
Kilisenin neredeyse 1700 yıldır ayakta kalması bir mucize gibi görünse de, aslında bu bir tesadüf değil. Yapı, tarihi boyunca sadece Hristiyanlar için değil, farklı medeniyetler için de bir değer taşımış. Öyle ki, içindeki Yunan harfleriyle yazılmış Türkçe kitabeler, Osmanlı Sultanları II. Mahmut ve Abdülmecit dönemlerinde gördüğü onarımları belgeliyor. Hatta yapı, I. Dünya Savaşı sırasında Türkiye'nin ilk ortopedi hastanelerinden biri olarak hizmet vererek toplumsal bir rol de üstlenmiş. Bu sayede korunarak günümüze ulaşan kilise, bugün müze olarak ziyaretçilerini ağırlıyor ve en güzel yanı ise girişin tamamen ücretsiz olması. İçeri girdiğinizde sizi düzgün kesme Sille taşından yapılmış devasa sütunlar, Hz. İsa ve havarilerini tasvir eden solgun freskler ve sanat eseri niteliğindeki ahşap vaaz kürsüsü karşılıyor.
Ancak Sille'nin manevi mirası Aya Elena ile sınırlı değil. Vadiyi çevreleyen kayalık yamaçlar, adeta küçük bir Kapadokya izlenimi veren, sayısız oyma şapel, manastır ve yaşam alanıyla dolu. Bunların en ünlüsü, Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin de ziyaret edip zaman geçirdiği söylenen Ak Manastır'dır (Hagios Khariton). Bu mistik atmosfer, Sille'nin farklı inançları nasıl bir potada erittiğinin en canlı kanıtıdır. Sille'nin bu mistik atmosferi, Anadolu'daki diğer tarihi yerleşimleri de akla getiriyor. Benzer bir yolculuğa çıkmak isterseniz, Anadolu'nun antik kentleri hakkındaki yazımıza da göz atabilirsiniz.

Sille Deresi kenarındaki çay bahçelerinden birinde dinlenin
Tarihin derinliklerinde yaptığınız bu keyifli yolculuktan sonra biraz soluklanmak isterseniz, Sille Deresi'nin kenarı sizi bekliyor. Bir zamanlar köyün içinden akıp giden bu dere, son yıllarda Selçuklu Belediyesi'nin yaptığı başarılı restorasyon çalışmalarıyla adeta yeniden hayat bulmuş ve köyün sosyal merkezi haline gelmiş. Bugün derenin her iki yakası, tarihi Sille konaklarından dönüştürülmüş şirin kafeler, çay bahçeleri ve restoranlarla dolu.
Bu mekanların varlığı, Sille'nin turizme kazandırılması için atılan bilinçli adımların bir sonucu. Tarihi doku korunarak restore edilen binalar, derenin etrafında oluşturulan keyifli yürüyüş yolları ve açılan işletmeler, ziyaretçilerin bugün keyifle vakit geçirdiği bu atmosferi yaratmış. Yani derenin kenarında içtiğiniz bir fincan kahvenin ardında, köyün küllerinden yeniden doğmasını sağlayan planlı bir çaba yatıyor.
Seçenekleriniz oldukça fazla. Dilerseniz eski bir papaz evinde hizmet veren Sille Konak Restaurant & Cafe gibi otantik bir mekanda yöresel lezzetleri tadabilir , dilerseniz Teras Sille Cafe'de manzaraya karşı çayınızı yudumlayabilirsiniz. Özellikle Sille'nin asırlık geçim kaynaklarından olan çömlekçiliğe bir selam durarak, el yapımı toprak fincanlarda sunulan köpüklü bir Türk kahvesi içmenizi şiddetle tavsiye ederiz. Sille'de keyifli bir mola verdikten sonra Konya'nın lezzetlerini daha derinlemesine keşfetmek isterseniz,Konya Etli Ekmek ve Fırın Kebabı sayfamız tam size göre.

Hazır Buraya Kadar Gelmişken...
Sille gezinizi tamamlamadan önce, köyün tepesindeki restore edilmiş eski bir şapelin içinde yer alan Zaman Müzesi'ni ziyaret ederek Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait saat ve takvim koleksiyonlarını görebilirsiniz. Ayrıca, adıyla merak uyandıran ve hakkında çeşitli efsaneler anlatılan tarihi Şeytan Köprüsü'nü de görmeden dönmeyin. Eğer vaktiniz varsa, rotanızı Konya merkeze çevirerek Mevlana Müzesi, Alaeddin Tepesi ve Selçuklu taş işçiliğinin şaheserleri olan Karatay ve İnce Minareli Medreseleri de gezi planınıza ekleyebilirsiniz.
Sıkça Sorulan Sorular
Soru 1: Sille Köyü'ne nasıl gidilir?Cevap: Konya merkezden, Alaeddin Tepesi civarından kalkan 64-A numaralı Sille otobüslerini kullanabilirsiniz. Yolculuk yaklaşık 20 dakika sürer. Özel araçla da tabelaları takip ederek kolayca ulaşım sağlanabilir.
Soru 2: Sille Köyü'ne veya Aya Elena Kilisesi'ne giriş ücretli mi?Cevap: Hayır, hem Sille Köyü'nü gezmek hem de Aya Elena Kilisesi'ni (müzesini) ziyaret etmek tamamen ücretsizdir.
Soru 3: Sille'de ne kadar zaman geçirmeliyim?Cevap: Köyün atmosferini yaşamak, ana yerleri gezmek ve bir kafede mola vermek için en az 3-4 saat ayırmanızı tavsiye ederiz. Ancak tam günlük bir geziyle Sille'nin tüm detaylarını daha rahat keşfedebilirsiniz.
Kaynakça: Sille ve Konya'daki diğer kültürel miras alanları hakkında daha detaylı ve resmi bilgi için T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ilgili sayfalarını inceleyebilirsiniz.(https://www.ktb.gov.tr/).


English
Türkçe