Şehrin gürültüsünden, bitmek bilmeyen koşturmacasından ve kirli havasından bunaldığınız anlar oluyor mu? Sadece durup derin bir nefes almak, ciğerlerinizi gerçek oksijenle doldurmak istediğiniz? İşte o anlarda aklınıza tek bir yer gelmeli: Kazdağları. Antik çağlarda Homeros'un Bol pınarlı vahşi hayvanlar anası diye bahsettiği, mitolojideki adıyla İda Dağı. Burası, Alpler'den sonra dünyanın en yüksek oksijen oranına sahip bölgelerinden biri ve size sadece temiz hava değil, aynı zamanda ruhunuza işleyecek efsaneler ve unutulmaz anılar vaat ediyor. Peki, bu efsanevi topraklarda, yani Kazdağları’nda Yapılacak Şeylerlistenizin en başına neleri eklemelisiniz? Gelin, sizi şehrin stresinden alıp bu oksijen cennetinde keyifli bir yürüyüşe çıkaralım.
Sütüven Şelalesi'nin döküldüğü Hasanboğuldu Göleti'nin serin sularına girin
Kazdağları'na adım attığınızda sizi ilk karşılayacak şeylerden biri, hüzünlü bir aşk hikayesidir. Bu, sadece bir şelale ve gölet gezisi değil, aynı zamanda Emine ile Hasan'ın ölümsüz aşkına tanıklık etmektir. Efsaneye göre, dağlarda yaşayan Yörük kızı Emine ile ovalı Hasan birbirlerine sevdalanır. Ancak Emine'nin ailesi, Hasan'ın bu dağ hayatına dayanamayacağını düşünerek ona zorlu bir sınav verir: 60 kiloluk bir tuz çuvalını sırtında obaya çıkarması gerekmektedir.
Hasan, aşkı için bu ağır yükü sırtlanır ama yolun yarısında, bugünkü göletin olduğu yerde gücü tükenir ve yığılır kalır. Emine'nin tüm çabalarına rağmen Hasan'ı ayağa kaldıramaz ve yardım getirmek için obaya koşar. Döndüğünde ise Hasan'ı bulamaz. Günler sonra, Hasan'a hediye ettiği yazmanın göletin sularında yüzdüğünü görünce sevdiğinin boğulduğunu anlar ve kendini oradaki bir çınar ağacına asar. İşte o günden beri göletin adı Hasanboğuldu, çınarın adı ise Emine Çınarı olarak anılır.

Bu dokunaklı hikayenin geçtiği yer, doğanın en cömert davrandığı noktalardan biri. Yaklaşık 17 metre yükseklikten dökülen Sütüven Şelalesi'nin suları, adının anlamı gibi (suyun taştan taşa atlaması) kayalara çarparak serin bir melodi oluşturuyor. Şelalenin beslediği Hasanboğuldu Göleti ise yazın en sıcak gününde bile sizi titretecek kadar soğuk, buz gibi sularıyla ünlü. Bu efsaneye tanıklık etmek ve doğanın gücünü hissetmek isterseniz, size bir tavsiyemiz var: Burası özellikle hafta sonları çok kalabalık olabiliyor, hatta bazen iş çıkışı metrobüs tadında bir yoğunluk yaşanıyor. Bu yüzden, o mistik atmosferi tam anlamıyla yaşamak için hafta içi sabah erken saatleri tercih edin. Bölgede piknik yapabileceğiniz alanlar ve yöresel ürünler satan tezgahlar bulabilirsiniz, ancak doğayı korumak adına mangal ve tüp yakmanın yasak olduğunu unutmayın. Eğer bu topraklardaki diğer hikayeleri de merak ediyorsanız, Balıkesir Yapılacak Şeylersayfamıza mutlaka göz atın.
Yeşilyurt veya Adatepe gibi otantik taş köyleri ziyaret edin

Kazdağları'nın ruhunu anlamak için onun yemyeşil yamaçlarına sığınmış, zamana direnen taş köylerini keşfetmek şart. Bu köylerden ikisi var ki, her biri kendi karakteriyle sizi bambaşka bir dünyaya götürecek: Adatepe ve Yeşilyurt.
Adatepe, adeta bir entelektüel sığınağı. Geçmişte bir Rum köyü olan, zamanla terk edilen bu köy, 1980'lerde şehirden kaçan bir grup aydın tarafından yeniden keşfedilmiş ve adeta küllerinden doğmuş. 1989'dan beri SİT alanı olarak korunan köy, taş mimarisini, Arnavut kaldırımlı daracık sokaklarını ve huzurunu ilk günkü gibi muhafaza ediyor. Köy meydanındaki asırlık çınar ağaçlarının altında oturup bir kahve içmek, meşhur otlu dondurmasını tatmak buranın olmazsa olmazlarından. Adatepe'ye gelmişken iki yeri es geçemezsiniz: Birincisi, Türkiye'nin ilk zeytinyağı müzesi. Eski bir sabunhaneden dönüştürülen bu müzede zeytinin yağa dönüşümünün asırlık hikayesini dinleyebilirsiniz. İkincisi ise Zeus Altarı. Köyden kısa bir yürüyüşle ulaşacağınız bu tepe, mitolojiye göre Tanrıların Tanrısı Zeus'un Truva Savaşı'nı izlediği yer. Buradan gün batımında Edremit Körfezi'ni ve Midilli Adası'nı izlemenin keyfi ise kelimelerle anlatılamaz.
Yeşilyurt ise size daha butik ve konforlu bir otantiklik sunuyor. Eski adıyla Büyük Çetmi, dağ ile denizin arasında, adeta bir oksijen çadırı gibi kurulmuş şirin bir köy. Tıpkı Adatepe gibi, burada da Rum ve Türk kültürü yıllarca bir arada yaşamış ve bu birlikteliğin izlerini taş evlerin mimarisinde görmek mümkün. Yeşilyurt'u farklı kılan ise, restore edilmiş taş konaklarının birçoğunun yüksek kaliteli butik otellere dönüşmüş olması. Bu özelliğiyle köy, Kazdağları'nı keşfetmek için harika bir konaklama üssü haline gelmiş. Köy meydanında dolaşırken yerli halkın sattığı ev yapımı salçalar, tarhanalar ve yöreye özgü Çetmi Tatlısı gibi lezzetleri deneyebilirsiniz.
Milli park içerisindeki yürüyüş parkurlarında doğayla baş başa kalın

Kazdağları'nın kalbine inmek, onun size sunduğu o meşhur oksijeni iliklerinize kadar hissetmek istiyorsanız, yapmanız gereken tek bir şey var: kendinizi Kazdağı Milli Parkı'nın patikalarına bırakmak. 21.450 hektarlık bu devasa koruma alanı, sadece bir orman değil, aynı zamanda 800'den fazla bitki türüne ev sahipliği yapan, bunlardan 32 tanesi ise sadece burada yetişen (endemik) bir biyolojik hazinedir. Bu yürüyüşlerde size eşlik edecek en özel canlılardan biri de adını bu dağlardan alan ve dünyada başka hiçbir yerde göremeyeceğiniz Kaz Dağı Göknarı'dır.
Peki, bu eşsiz coğrafyada hangi rotayı seçmelisiniz? İşte size birkaç öneri:
Nefes Kesen Manzaralar İçin: Şahindere Kanyonu Burası mili parkın en etkileyici noktalarından biri. 26 km uzunluğundaki bu kanyon, adeta körfezin bacası gibi çalışarak denizden gelen iyotlu havayla dağ havasını birleştirir ve o meşhur oksijen zenginliğini yaratır. Kanyona hakim bir noktada inşa edilen cam terastan manzarayı izlemek ise hem heyecan verici hem de büyüleyici bir deneyim. Yaklaşık 10 km'lik parkur, orta zorlukta bir yürüyüş arayanlar için ideal.
Endemik Güzelliklerin Peşinde: Tozlu Yaylası Yürüyüşü Eğer amacınız o meşhur Kaz Dağı Göknarı'nı kendi gözlerinizle görmekse, rotanız Tozlu Yaylası olmalı. Gidiş-dönüş yaklaşık 6 km'lik bu parkur, sizi Kazdağları'nın en özel sakinlerinden biriyle tanıştıracak.
Zirve Tutkunlarına: Sarıkız Tepesi Dağın 1784 metrelik zirvesine ulaşmak, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuktur. Zirveye giden yol genellikle cip safari turlarıyla başlar ve belirli bir noktadan sonra trekking ile devam eder. Zirveye ulaştığınızda sizi sadece muhteşem bir manzara değil, aynı zamanda hüzünlü Sarıkız efsanesinin mekanı da karşılar.
Yola çıkmadan önce bilmeniz gereken çok önemli bir kural var: Milli parkın koruma altındaki hassas bölgelerinde, özellikle zirveye ve kanyonun derinliklerine giden rotalarda, yanınızda lisanslı bir alan kılavuzu olması zorunludur. Bu kural, hem sizin güvenliğiniz hem de bu eşsiz doğanın korunması için hayati önem taşıyor. En güncel rota bilgileri ve rehberlik hizmetleri için Zeytinli'deki Milli Park tanıtım ofisine danışabilirsiniz. Eğer doğa yürüyüşleri tutkunuzsa, Sarımsaklı Tabiat Parkı yazımıza da göz atmalısınız.
Hazır Buraya Kadar Gelmişken...
Kazdağları gezinizi birkaç küçük kaçamakla daha da zenginleştirebilirsiniz. Güre köyü yakınlarındaki Tahtakuşlar Etnografya Galerisi, Türkiye'nin ilk özel etnografya müzesi olma unvanına sahip. UNESCO ödüllü bu galeride, Türkmen kültürüne ait objelerden dev bir deniz kaplumbağasına kadar ilginç bir koleksiyon sizi bekliyor. Dağın serinliğinden sonra biraz deniz havası almak isterseniz, Akçay ve Altınoluk'un sahil şeridi, restoranları ve kordonuyla güzel bir alternatif sunar. Daha sakin bir köy deneyimi için ise usta oyuncu Tuncel Kurtiz'in de ebedi istirahatgahının bulunduğu Çamlıbel Köyü'nü ziyaret edebilirsiniz.
Kaynak: Kazdağları Milli Parkı hakkında en güncel ve resmi bilgilere (giriş ücretleri, açık rotalar, kurallar vb.) ulaşmak için resmi web sitesini ziyaret edebilirsiniz: (http://www.kazdagimilliparki.com/).
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
1. Kazdağları'na gitmek için en iyi zaman hangisi? Kazdağları dört mevsim bir cennettir. İlkbaharda doğanın uyanışına tanıklık edebilir, yazın serin yaylaları ve buz gibi sularıyla ferahlayabilir, sonbaharda sarının ve kırmızının her tonunu görebileceğiniz manzaralarda kaybolabilir, kışın ise beyaz örtünün getirdiği o eşsiz sessizlik ve huzuru yaşayabilirsiniz. Her mevsimin kendine özgü bir güzelliği vardır.
2. Kazdağları'nda ne tür konaklama seçenekleri var? Bölge her bütçeye ve zevke uygun konaklama seçenekleri sunar. Yeşilyurt ve Adatepe'deki restore edilmiş taş konaklarda hizmet veren butik oteller en popüler seçeneklerdir. Doğayla tamamen iç içe olmak isteyenler için Hızır Kamp gibi donanımlı kamp ve glamping alanları, ahşap bungalovlar ve pansiyonlar da mevcuttur. Ayrıca Güre gibi bölgelerde termal oteller de bulabilirsiniz.
3. Milli Park'ta yürüyüş için rehber tutmak zorunlu mu? Evet, bazı rotalar için zorunludur. Özellikle Şahindere Kanyonu'nun iç kısımları, Sarıkız zirvesi gibi koruma derecesi yüksek ve zorlu parkurlarda, Doğa Koruma ve Milli Parklar tarafından yetkilendirilmiş bir alan kılavuzu ile yürümeniz gerekmektedir. Hasanboğuldu gibi daha popüler ve girişe yakın mesire alanları için rehber zorunluluğu yoktur. Planladığınız rota için en doğru bilgiyi Milli Park ofisinden almanız en sağlıklısıdır.


English
Türkçe