Şehrin gürültüsünden, bitmek bilmeyen koşturmacasından bunaldınız mı? Kendinizi yemyeşil bir denizin ortasına, bulutların üzerine atmak istediğiniz oluyor mu? O zaman doğru yerdesiniz. Betonun gri renginden sıkılan ruhlar için Karadeniz’in yaylaları, yeryüzündeki cennetin ta kendisidir. Eğer aklınızda Karadeniz yaylalarında yapılacak şeyler listesi oluşturmak varsa, bu rehber size sadece nerelere gideceğinizi değil, o eşsiz ruhu nasıl hissedeceğinizi de anlatacak. Bu bir gezi yazısından çok daha fazlası; doğayla, tarihle ve kendinizle yeniden bağ kuracağınız bir maceranın başlangıcı. Hadi, kemerlerinizi bağlayın, sizi bulutların üstüne çıkaracak bir yolculuğa başlıyoruz!
Hıdırnebi veya Sultan Murat gibi meşhur yaylalardan birine çıkın
Karadeniz’in sonsuz yeşilliğine ilk adımı atmak için Hıdırnebi ve Sultan Murat yaylaları mükemmel birer başlangıç noktasıdır. Her ikisi de kendine has karakterleriyle size farklı deneyimler sunar. Biri ulaşım kolaylığı ve cıvıl cıvıl atmosferiyle sizi kucaklarken, diğeri sizi bulutların üzerinde tarihin derinliklerine çeker. Seçim sizin: Kolay bir kaçamak mı, yoksa destansı bir keşif mi?

Trabzon’a sadece 45 dakikalık mesafedeki Hıdırnebi Yaylası, özellikle günübirlik kaçamaklar ve aileler için biçilmiş kaftan. 1500 metre rakımda yer alan bu yayla, modern tesisleri, restoranları ve konaklama imkanlarıyla konforlu bir doğa deneyimi sunar. Yakınındaki Balıklı Göl’de zipline yapabilir, göl bisikletine binebilir veya sadece manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Her yıl temmuz ayında düzenlenen Hıdırnebi Şenlikleri ise bölgenin coşkusunu ve kültürünü yaşamak için harika bir fırsattır. Yaz – Kış yolu açık olan yaylamıza ticari araçlar ve turlar ile yolcu taşımacılığı yapılıyo, bu yüzden ulaşım konusunda endişelenmenize hiç gerek yok.
Eğer aradığınız şey biraz daha dramatik bir atmosfer ve tarihle iç içe bir macera ise rotanızı Sultan Murat Yaylası’na çevirmelisiniz. Deniz seviyesinden yaklaşık 2200 metre yükseklikteki bu yayla, adını 1635’te İran Seferi’nden dönerken ordusuyla burada konaklayıp cuma namazı kılan Osmanlı Padişahı IV. Murat’tan alıyor. Yaylada sadece padişahın anısı değil, aynı zamanda I. Dünya Savaşı’nda Rus ordularına karşı savaşırken şehit düşen 71 Mehmetçik’in yattığı Şehitler Tepesi de bulunur. Bu tarihi derinlik, yaylanın manzarasına daha da anlam katıyor. Genellikle Uzungöl turlarıyla birleştirilen bu gezi , size hem doğanın hem de tarihin zirvelerine dokunma fırsatı verir. Ancak unutmayın, havası çok değişkendir; bir gezginin dediği gibi üzerinize kalın bişiler alın.
Aniden bastıran sisin ve tertemiz yayla havasının tadını çıkarın
Karadeniz yaylalarını diğer dağlık bölgelerden ayıran en önemli şey, onun ruhudur. Ve bu ruhu şekillendiren en büyük etken, anı anına uymayan havasıdır. Burada sis, bir engel değil, manzaranın ta kendisidir. Güneşli bir gökyüzü ne kadar güzelse, bir anda her yeri kaplayan o mistik beyazlık da o kadar büyüleyicidir. Bu yüzden yaylaya çıktığınızda hava durumuna takılmayın; kendinizi doğanın akışına bırakın.

Yaylalara tırmanırken bazen yoğun bir sis bulutunun içinden geçersiniz. Görüş mesafesi düşer, dünya sessizleşir. İşte tam manzara kayboldu derken, bir anda bulutların üzerine çıkarsınız ve altınızda pamuk tarlası gibi uzanan bir bulut denizi sizi karşılar. Karadeniz Bölgesi'nde yüksek rakımlı dağların altında kalan bulutların üzerindeki yaylalar, ziyaretçilere gerçek bir görsel şölen sunuyor. Bu an, kelimelerle tarif edilemeyecek bir özgürlük ve hayranlık hissi verir. Manzarayı izlemek yerine, manzaranın bir parçası olursunuz.
Şehir hayatının isli paslı havasından sonra yaylaya adım attığınızda fark edeceğiniz ilk şey, ciğerlerinize dolan o keskin ve temiz havadır. Buradaki yüksek oksijen seviyesi, adeta doğal bir terapi gibidir. Bir keresinde yaylada dinlediğim yaşlı bir amca, Bütün Karadeniz yaylalarını gezdim ama oksijeni bu kadar bol yayla görmedim. demişti. Omuzlarınızdaki tüm yükün kalktığını, zihninizin berraklaştığını hissedeceksiniz. Bu, hiçbir lüks otelin sunamayacağı, paha biçilmez bir yenilenmedir.
Ahşap yayla evlerinin arasında yürüyüş yapıp yöre halkıyla sohbet edin
Karadeniz yaylalarının manzarası sadece yeşil tepelerden ve bulut denizlerinden ibaret değildir. Bu coğrafyanın ruhunu tamamlayan en önemli unsur, yamaçlara birer inci gibi dizilmiş o eşsiz ahşap yayla evleridir. Bu evler, sadece birer barınak değil, yüzyıllardır süregelen bir yaşam kültürünün, doğayla uyum içinde olmanın ve zorlu koşullara karşı geliştirilen zekanın birer anıtıdır.

Bu evlerin mimarisi, tamamen bölgenin ihtiyaçları ve imkanları doğrultusunda şekillenmiştir. Genellikle iki katlıdırlar; alt kat, hayvanları korumak ve engebeli araziye sağlam oturmak için taştan yapılırken, yaşam alanı olan üst kat, bölgede bolca bulunan ve işlemeye uygun olan ahşaptan inşa edilir. Bu tasarım, tarım ve hayvancılığa dayalı bir yaşam tarzının en pratik çözümüdür. Evlerin yapımında kullanılan ladin, çam, kestane gibi ağaçlar, zamanla kararıp yapıya o otantik ve zamana meydan okuyan görüntüsünü verir.
Bu ahşap evlerin arasında dolaşırken, onların birer müze objesi değil, yaşayan mekanlar olduğunu unutmamalısınız. Yayla halkı misafirperverdir ama özel alanlarına saygı gösterilmesini bekler. Evlerin fotoğraflarını çekerken veya yakınından geçerken mahremiyete özen gösterin. Bir köy kahvesinde mola verip içeceğiniz bir bardak çay, yöre halkıyla kuracağınız sıcak bir sohbet, size en lüks otellerin sunamayacağı bir zenginlik katacaktır. Yayla kültürüne ve yerel yaşama saygı göstermek, seyahatinizi çok daha anlamlı kılar.
Hazır Buraya Kadar Gelmişken...
Karadeniz yaylalarının büyüsüne kapıldıktan sonra keşif ruhunuzun durulacağını sanmayın! Yaylaların eteklerinde ve yakın çevresinde sizi bekleyen daha nice harika yer var. Madem bu kadar yaklaştınız, rotanıza birkaç durak daha eklemeden dönmeyin.
Trabzon’un simgesi haline gelmiş, sarp bir kayalığın üzerine kurulmuş Sümela Manastırı’nı ziyaret ederek tarihin ve mimarinin görkemine tanık olabilirsiniz. Hıdırnebi Yaylası’na giderken yol üzerinde bulunan ve dünyanın en uzun ikinci mağarası olarak kabul edilen Çal Mağarası’nın gizemli atmosferinde serinleyebilirsiniz. Elbette, kartpostallık manzarasıyla ünlü Uzungöl’ü görmeden ve sakin sularıyla huzur veren Sera Gölü’nde bir mola vermeden bu gezi tamamlanmış sayılmaz. Trabzon ve çevresi, yaylaların ötesinde de sayısız hazine barındırıyor. Detaylı bir gezi planı için sitemizdeki Tur Rehberine mutlaka göz atın.
Kaynaklar
Karadeniz gezinizi planlarken profesyonel bir acentadan destek almak veya bölgedeki seyahat düzenlemeleri hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, Türkiye'nin resmi seyahat otoritesi güvenilir bir kaynaktır.
Daha fazla bilgi için:(https://www.tursab.org.tr/)
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Karadeniz yaylalarına gitmek için en uygun mevsim hangisidir? Karadeniz yaylaları için en ideal dönem, havanın en elverişli olduğu, yolların açık olduğu ve yayla şenliklerinin düzenlendiği Mayıs ve Eylül ayları arasıdır. İlkbaharda doğanın uyanışını ve rengarenk çiçekleri, sonbaharda ise sarı ve kızılın büyüleyici tonlarını fotoğraflamak için harika zamanlardır, ancak bu dönemlerde hava daha serin ve yağışlı olabilir.
Yayla gezisi için valizime mutlaka ne koymalıyım? Yaylalarda hava bir gün içinde dört mevsimi yaşatabilir. Bu yüzden valizinizin olmazsa olmazları şunlar olmalı: su geçirmeyen ve bileği saran bir yürüyüş ayakkabısı, kat kat giyebileceğiniz tişört ve polar gibi giysiler, ani yağmurlara karşı su geçirmez bir mont veya yağmurluk, bolca yedek çorap ve telefonunuzun şarjsız kalmaması için bir powerbank.
Yaylalara kendi aracımla çıkabilir miyim, yollar nasıl? Hıdırnebi ve Sultan Murat gibi popüler yaylaların ana yolları yaz aylarında genellikle asfalt veya stabilize olup normal binek araçlarla ulaşıma uygundur. Ancak daha az bilinen, bakir yaylaların yolları toprak ve engebeli olabilir, bu yollar için daha yüksek araçlar gerekebilir. Eğer yol koşullarından emin değilseniz, bölgeyi iyi bilen şoförlerin kullandığı günübirlik turlara katılmak en rahat ve güvenli seçenektir.


English
Türkçe