Bodrum tatilinizi planlarken listenizin en başına neyi koydunuz? Turkuaz koyları mı, begonvillerle süslü bembeyaz evleri mi? Peki ya size tüm bu güzelliklerin tam ortasında, 600 yıllık duvarların ardında saklanan bir zaman kapsülü olduğunu söylesek? Burası, sadece taş ve kuleden ibaret bir yapı değil; burası tarihin fısıltılarını duyabileceğiniz, denizin binlerce yıllık sırlarını gözler önüne seren büyülü bir dünya.
Bodrum'un iki masmavi limanı arasına bir mücevher gibi kondurulmuş bu görkemli kale, St. Jean Şövalyeleri tarafından 15. yüzyılda inşa edilmiş. Ancak hikayesi çok daha eskiye dayanıyor. Şövalyeler kaleyi inşa ederken, hemen yanı başındaki, depremlerle yıkılmış Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri olan Halikarnas Mozolesi'nin mermer bloklarını ve kabartmalarını kullanmışlar. Yani kalenin duvarlarına dokunduğunuzda, aslında antik bir harikanın mirasına da dokunmuş oluyorsunuz. Bu yazıda size sadece bir kale turu vadetmiyoruz.
Bodrum Kalesi’nde yapılacak şeylerlistemizi takip ederek, binlerce yıllık batıklara dokunacak, şövalyelerin gözünden manzarayı izleyecek ve tarihin derinliklerinde unutulmaz bir maceraya atılacaksınız. Hazır olun, zamanda yolculuğa çıkıyoruz!
Dünyanın en eski batığı olan Uluburun Batığı'nı görün
Kalenin serin koridorlarında ilerlerken sizi ilk karşılayacak olan mucize, kelimenin tam anlamıyla nefesinizi kesecek. Karşınızda duran, sadece eski bir gemi enkazı değil; 3.300 yıl önce, Tunç Çağı'nda sulara gömülmüş bir hazine gemisinin ta kendisi: Uluburun Batığı. Bu batık, 20. yüzyılın en büyük sualtı arkeolojik keşfi olarak kabul ediliyor ve hikayesi de en az kendisi kadar büyüleyici.
Her şey 1982 yazında, Yalıkavaklı bir sünger avcısı olan Mehmed Çakır'ın denizin dibinde kulaklı metal bisküviler fark etmesiyle başladı. Arkeologlardan aldığı eğitim sayesinde bunların sıradan kayalar olmadığını anlamıştı. İşte o bisküviler, Mısır firavunlarının, Hitit krallarının ve Miken komutanlarının uğruna savaşlar yaptığı, medeniyetin motoru olan bronzu üretmek için gereken bakır külçelerdi. Gemi, tam 10 ton bakır ve 1 ton kalay taşıyordu; yani o dönemin en stratejik ve değerli kargosuna sahipti.
Geminin ambarları, adeta antik dünyanın bir pazaryeri gibiydi. Suriye-Filistin kıyılarından yüklenmiş, içi değerli menengiç reçinesi dolu yüzlerce testi, Mısır atölyelerinden çıkma kobalt mavisi ve lavanta rengi cam külçeler (tarihin bilinen en eski cam külçeleri), Afrika'dan gelen abanoz ağacı, Baltık Denizi'nden gelmiş kehribar taneleri ve hatta su aygırı dişleri... Bu gemi, o dönemde var olan küreselleşmenin yüzen bir kanıtıydı. Ama tüm bu hazineler arasında bir tanesi var ki, sizi alıp doğrudan Mısır saraylarına götürecek: Efsanevi Kraliçe Nefertiti'nin adını taşıyan altından yapılmış bokböceği mührü (skarabe). Bu küçücük mühür, yolculuğun kraliyet himayesinde yapıldığına dair güçlü bir ipucu sunuyor. Bu salonda gezerken sadece bir kargo listesine bakmıyorsunuz; büyük imparatorlukların birbirleriyle nasıl ticaret yaptığını, ne kadar zengin ve karmaşık bir ağ kurduklarını ve tüm bu sistemin ne kadar kırılgan olabildiğini görüyorsunuz.

Kalenin kulelerinden Bodrum Marina'sının manzarasını seyredin
Denizin 3.300 yıllık derinliğinden çıkıp şimdi de gökyüzüne, kalenin burçlarına yükselme zamanı. İç kaleye ulaşmak için şövalyelerin armalarıyla süslü tam yedi görkemli kapıdan geçeceksiniz. Her bir kapı, sizi tarihin farklı bir katmanına taşıyacak. Kale, tek bir ulusun değil, adeta bir Orta Çağ Avrupa Birliği projesiydi. Fransız, İtalyan, Alman, İngiliz ve İspanyol şövalyelerinin her biri kendi kulelerini inşa etmişti ve bu kuleler bugün hala dimdik ayakta.
Zirveye, yani deniz seviyesinden 47.5 metre yükseklikteki Fransız Kulesi'ne tırmandığınızda ise sizi bekleyen ödül, tüm yorgunluğunuza değecek. Buradan görünen manzara, sadece güzel değil, aynı zamanda stratejik bir dehanın ürünüdür. Şövalyeler bu noktayı tesadüfen seçmediler. Buradan, Bodrum'un can damarı olan iki limanı da avuçlarının içi gibi kontrol edebiliyorlardı. Bir yanda geleneksel ahşap guletlerin salındığı tarihi liman, diğer yanda ise dünyanın dört bir yanından gelen süperyatların demirlediği modern ve ışıltılı(
https://www.yerelrehber.com/tr/il/mugla) uzanıyor.
Bu kulelerden bakarken sadece bir manzarayı değil, Bodrum'un yüzlerce yıldır değişmeyen denizcilik kaderini seyrediyorsunuz. Tepelerden aşağı süzülen bembeyaz Bodrum evleri, Ege'nin lacivert suları ve ufukta beliren Kos Adası silüeti... Özellikle gün batımına yakın saatlerde, altın ışıkların vurduğu bu manzarayı fotoğraflamak ve o anın büyüsüne kapılmak, Bodrum seyahatinizin en unutulmaz anılarından biri olacak.

Cam Batığı Salonu'ndaki binlerce yıllık cam eserleri inceleyin
Kalenin bir başka köşesinde sizi bekleyen hazine, Uluburun'un kraliyet zenginliğinden çok farklı bir hikaye anlatıyor. Burası, 11. yüzyılda sulara gömülen mütevazı bir ticaret gemisinin, Serçe Limanı Cam Batığı'nın evi. Bu gemi, günümüzün geri dönüşüm kamyonlarından farksız bir görev üstlenmişti. Ana kargosu, yeniden eritilip hayat bulmak üzere atölyelere götürülen tonlarca ham ve kırık camdı.
Bu salona girdiğinizde sizi ilk etkileyecek olan şey, arkeologların sabrına ve ustalığına duyacağınız hayranlık olacak. Bir milyondan fazla kırık cam parçasını bir yapboz gibi birleştirerek binlerce zarif kadeh, sürahi ve kaseyi yeniden hayata döndürmüşler. O kırılgan güzelliklerin denizin dibinden nasıl bu kadar sağlam çıktığına inanamayacaksınız.
Ancak bu batık, bize sadece Orta Çağ'da geri dönüşümün önemini anlatmıyor. Gemiden çıkan buluntular, o dönemin jeopolitik yapısına dair de inanılmaz ipuçları veriyor. Gemide hem Bizans İmparatorluğu'na ait bakır sikkeler hem de İslam Halifeliği'ne ait altın dinarlar bulundu. Bu, geminin ve tüccarının, kağıt üzerinde düşman olan bu iki büyük medeniyet arasında serbestçe ticaret yaptığını gösteriyor. Savaşların ve siyasi çekişmelerin gölgesinde bile ticaretin birleştirici gücünün nasıl devam ettiğinin en somut kanıtı, bu salondaki vitrinlerde sergileniyor. Bu salonda sadece camdan yapılmış sanat eserlerini değil, aynı zamanda düşman görünen iki medeniyetin aslında birbirine ne kadar bağımlı olabildiğini göreceksiniz.

Kalenin Surlarının Ötesinde Bodrum Sizi Bekliyor
Bodrum Kalesi'nden ayrılırken yanınızda sadece güzel fotoğraflar değil, Tunç Çağı'ndan Orta Çağ'a uzanan unutulmaz anılar da götüreceksiniz. Kalenin size sunduğu bu eşsiz deneyim, Bodrum'un ne kadar derin bir tarihe sahip olduğunun sadece bir başlangıcı. Hazır buraya kadar gelmişken, Bodrum'un tarih sayfalarını karıştırmaya devam edin!
Halikarnas Mozolesi: Kalenin duvarlarında kullanılan taşların geldiği o efsanevi anıtın, Dünyanın Yedi Harikası'ndan birinin yerini ziyaret ederek hikayeyi tamamlayın.
(https://www.yerelrehber.com/tr/kesfet/yapilacak-seyler/antik-roma-tiyatrosu): Anadolu'nun en eski tiyatrolarından birinin basamaklarına oturun ve hem tarihe tanıklık edin hem de muhteşem bir Bodrum manzarası daha yakalayın.
Zeki Müren Sanat Müzesi: Tarihten sanata yumuşak bir geçiş yaparak Türkiye'nin Sanat Güneşinin Bodrum'daki evini ve ışıltılı dünyasını keşfedin.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Bodrum Kalesi ve Sualtı Arkeoloji Müzesi giriş ücreti ne kadar ve Müzekart geçiyor mu? Bodrum Kalesi giriş ücreti sezona ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın güncellemelerine göre değişiklik gösterebilir. En doğru bilgi için ziyaretinizden önce resmi müze sayfasını kontrol etmenizi öneririz. Evet, kale Bakanlığa bağlı bir müze olduğu için Müzekart geçerlidir. Müzekart kullanmak size hem maliyet avantajı sağlar hem de bilet kuyruğunda beklemekten kurtarır.
Kaleyi ve tüm sergi salonlarını gezmek ortalama ne kadar sürer? Kalenin avlularını, kulelerini ve Sualtı Arkeoloji Müzesi'nin zengin koleksiyonunu hakkıyla gezmek için en az 3-4 saat ayırmanız idealdir. Eğer her eserin detayını incelemek, bilgi panolarını okumak ve manzaranın tadını doya doya çıkarmak isterseniz bu süreyi yarım güne yayabilirsiniz.
Kaynak: Uluburun Batığı'nın taşıdığı yükün antik dönem tedarik zincirleri hakkındaki önemini daha detaylı incelemek için,(https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/uluburun-batiginda-3500-yillik-tedarik-zincirinin-izleri-bulundu) okuyabilirsiniz.


English
Türkçe