Hiç cebinizdeki bozuk parayı evirip çevirirken bu küçük metal parçasının yolculuğunun nerede başladığını düşündünüz mü? O yolculuk, tam da Manisa Salihli'de, tarihin en zengin krallıklarından birinin başkentinde başladı. Burası sadece taş ve mermer yığınlarından ibaret bir ören yeri değil; aynı zamanda küresel ekonomiyi sonsuza dek değiştiren bir devrimin doğduğu topraklar. Bu yazıda, sizi Sardes Antik Kenti’nde yapılacak şeyler listesinin çok ötesine taşıyacak, adeta zamanda yolculuk yaptıracak bir rehber hazırladık.
Üstelik bu geziniz için daha doğru bir zamanlama olamazdı! Sardes Antik Kenti ve yanı başındaki Bintepeler Lidya Tümülüsleri, yakın zamanda UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilerek tüm insanlığın ortak hazinesi olarak tescillendi. Bu yüzden kemerlerinizi bağlayın, çünkü Sardes'i ziyaret etmek, adeta bir tarih pastasının katmanlarını aralamak gibi. Lidya'nın sarsılmaz gücü, Roma'nın göz alıcı ihtişamı ve farklı inançların bir arada yeşerdiği zengin bir kültür mozaiği sizi bekliyor.
Paranın ilk basıldığı Lidya Krallığı'nın başkentini gezin
Sardes'e adım attığınızda, M.Ö. 1200'lerden itibaren Batı Anadolu'ya hükmetmiş güçlü Lidya Krallığı'nın başkentine gelmiş olursunuz. Bu kentin zenginliği o kadar efsaneviydi ki, "Karun kadar zengin" deyimi dilden dile dolaşarak günümüze kadar ulaştı. Bu zenginliğin kaynağı ise hemen yanı başından akan Paktolos (Sart) Çayı'ndan çıkarılan ve Kral Midas efsanesine konu olan altınlardı.
Ancak Lidyalıları tarihe asıl yazdıran şey, bu altını akıllıca kullanmaları oldu. O güne kadar takas usulüyle veya her seferinde tartılması gereken külçelerle yapılan ticaretteki zorlukları fark ettiler. Çözüm olarak, değeri ve saflığı devlet tarafından garanti edilen, üzerine krallığın mührü (genellikle bir aslan başı) basılmış küçük metal diskler ürettiler. "Elektron" adı verilen doğal altın ve gümüş karışımından yapılan bu sikkeler, tarihin ilk parasıydı. Bu buluş, sadece ticareti kolaylaştırmakla kalmadı, aynı zamanda devletin gücünü ve zenginliğini katlayarak artıran bir ekonomik devrim başlattı. Lidyalıların bu buluşu gerçektende ticareti sonsuza dek değiştirdi.
Bu devrim niteliğindeki buluş, Sardes'i antik dünyanın New York'u haline getirmiş ve Ege'deki diğer önemli merkezlerle olan ticareti kökten değiştirmiştir. Tıpkı Ege'nin diğer antik kentleri gibi, Sardes de bu zenginlik sayesinde anıtsal yapılarla donatılmıştır. Paranın getirdiği bu inanılmaz zenginliğin ve gücün kanıtlarını bugün bile görebilirsiniz. Kenti çevreleyen, bazı yerlerde 20 metre kalınlığa ulaşan devasa Lidya surları, sadece bir savunma hattı değil, aynı zamanda bu zenginliğin taşa dönüşmüş bir ilanıdır. Biraz ilerideki, dünyanın en büyük tümülüs alanlarından biri olan Bintepeler ise bu zenginliği kontrol eden Lidya krallarının ebedi istirahatgahı olarak yükselir.

Restore edilmiş Gymnasium ve Mermer Cadde'de yürüyün
Lidya Krallığı tarih sahnesinden çekildikten sonra bile Sardes, Roma İmparatorluğu döneminde önemini korumaya devam etti ve şehir yeni bir kimliğe büründü. Bu dönemin en görkemli izi, sizi girişte karşılayan devasa Hamam-Gymnasium kompleksidir. Antik Roma'da "gymnasium" sadece spor yapılan bir yer değil, aynı zamanda insanların buluştuğu, sohbet ettiği, felsefe tartıştığı ve iş anlaşmaları yaptığı capcanlı bir sosyal merkezdi.
Kompleksin restore edilmiş iki katlı anıtsal girişi olan "Mermer Avlu", sizi anında büyüleyecek. İnce işçilikli sütun başlıkları, duvarlardaki yazıtlar ve yapının heybeti, Roma'nın mimari dehasını ve şehir yaşamının ihtişamını gözler önüne seriyor. Burada bir an durup gözlerinizi kapattığınızda, toga giymiş Romalıların mermer zeminlerde yankılanan seslerini duyar gibi olacaksınız.
Gymnasium'dan sonra, kentin ana arteri olan Mermer Cadde'de yürüyüşe çıkın. Bu cadde, bir zamanlar iki tarafı dükkanlarla sıralı, hareketli bir ticaret merkeziydi. Yürürken ayaklarınızın altındaki mermer plakalara dikkatlice bakın. Binlerce yıllık at arabası ve yük kervanlarının tekerleklerinin açtığı derin olukları fark edeceksiniz. Hatta bazı taşların üzerinde, o dönemde yaşamış bir Sardeslinin can sıkıntısıyla kazıdığı antik grafitileri bile görebilirsiniz. Bu küçük detaylar, tarihi kitaptan okumaktan çok daha fazlasını sunar; sizi doğrudan o anın içine çeker.

Antik dünyanın en büyük sinagoglarından birinin mozaiklerine hayran kalın
Sardes'in sunduğu katmanlı tarihin en etkileyici duraklarından biri de, Gymnasium kompleksinin hemen yanında yer alan anıtsal Sinagog'dur. Bu yapı, sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda çok önemli bir sosyal belgedir. Yaklaşık bin kişiyi ağırlayabilecek kapasitesiyle antik dünyadan günümüze ulaşan en büyük sinagoglardan biridir. En şaşırtıcı özelliği ise konumu. Şehrin dışında bir yere değil, tam kalbine, bir Roma kamu yapısından (muhtemelen bir bazilikadan) dönüştürülerek inşa edilmiştir. Bu durum, Sardes'teki Yahudi cemaatinin ne kadar büyük, zengin ve şehir hayatına entegre olduğunun sessiz ama güçlü bir kanıtıdır.
İçeri girdiğinizde ise sizi adeta bir "taş halı" karşılar. Zemin, 1400 metrekareyi aşan bir alanı kaplayan, göz alıcı geometrik desenlere sahip mozaiklerle bezenmiştir. Bu mozaiklerin arasında vazolar, kuşlar ve cenneti simgeleyen tavus kuşu figürleri gibi detayları aramak ayrı bir keyif. Mozaik panellerin içindeki Yunanca yazıtlar ise daha da özel bir bağ kurmanızı sağlar. Bu yazıtlar, mozaiğin o bölümünü yaptıran cemaat üyelerinin isimlerini içerir. Yani baktığınız desenler, binlerce yıl önce yaşamış gerçek insanların anısını taşır.
Bu mirasın en dokunaklı hikayelerinden biri de günümüzde yaşanıyor. Zamanla hasar görmüş bu paha biçilmez mozaiklerin restorasyonu, antik kentin yanı başındaki Sart Mahallesi'nde yaşayan yerel kadınlar tarafından büyük bir titizlikle yapılıyor. Antik çağın ustalarının bıraktığı mirası, bugünün kadınlarının sabırlı elleriyle geleceğe taşıması, Sardes'in yaşayan ruhunun en güzel örneği. Sardes'teki bu kültürel zenginlik, Manisa ve çevresinin ne kadar derin bir tarihe ev sahipliği yaptığının en güzel kanıtlarından biri.

Hazır Buraya Kadar Gelmişken Civarda Gezilecek Alternatif Yerler
Sardes'in büyüsünden çıktıktan sonra gezinize devam etmek isterseniz, Salihli ve çevresi size harika seçenekler sunuyor:
Kula-Salihli UNESCO Global Jeoparkı: Antik çağ coğrafyacılarının "Yanık Ülke" adını verdiği bu bölgede, sönmüş volkan konileri arasında yürüyebilir, bazalt lav akıntılarını görebilir ve Türkiye'nin ilk ve tek UNESCO jeoparkının eşsiz doğasını keşfedebilirsiniz.
Tarihi Kula Evleri: Sardes'in antik dokusundan sonra, daracık sokakları ve cumbalı ahşap evleriyle tipik bir Osmanlı kasabası olan Kula'da zamanda farklı bir yolculuğa çıkın. Bu şirin evler, fotoğraf tutkunları için adeta bir cennet.
Spil Dağı Milli Parkı: Eğer biraz doğaya kaçmak isterseniz, Manisa'nın sembolü Spil Dağı sizi bekliyor. Burada yürüyüş yapabilir, efsanelere konu olan "Ağlayan Kaya"yı (Niobe Kayası) görebilir ve seyir teraslarından muhteşem manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.
Kaynakça: Sardes'in dünya tarihindeki önemi hakkında daha fazla akademik ve resmi bilgi için, UNESCO Dünya Mirası Merkezi'nin ilgili sayfasını inceleyebilirsiniz:(https://whc.unesco.org/en/list/1731)
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
1. Sardes Antik Kenti'ne nasıl gidilir, giriş ücreti ve ziyaret saatleri nelerdir? Sardes Antik Kenti, Manisa'nın Salihli ilçesinde, İzmir-Ankara karayolu üzerinde yer alıyor, bu nedenle ulaşımı oldukça kolaydır. Ziyaret saatleri yaz ve kış döneminde değişiklik gösterir; genellikle yazın 08:00-19:00, kışın ise 08:00-17:00 arası açıktır. MüzeKart geçerlidir. Ancak giriş ücretleri ve saatler zamanla güncellenebildiği için, ziyaretinizden önce T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı muze.gov.tr web sitesinden en güncel bilgiyi kontrol etmenizi öneririz.
2. Sardes'i tam anlamıyla gezmek için ne kadar zaman ayırmalıyım? Sardes iki ana bölümden oluşur: Gymnasium ve Sinagog'un bulunduğu ana alan ve yaklaşık 2 km ilerideki Artemis Tapınağı. Her iki bölümü de hakkıyla gezmek, fotoğraf çekmek ve atmosferi içinize sindirmek için en az 3-4 saat ayırmanızı tavsiye ederiz.
3. Sardes Antik Kenti'ni çocuklar için ilgi çekici kılan nedir? "Paranın icat edildiği yer" hikayesi, devasa sütunların arasında koşuşturmak, Mermer Cadde'deki at arabası tekerlek izlerini aramak ve sinagogdaki mozaiklerde hayvan figürlerini bulmaya çalışmak çocuklar için harika bir macera olabilir. Kentin geniş alanları, enerjilerini atmaları için de idealdir.


English
Türkçe

@cuneytyasar5160
Lidyaya Başkentlik yapmış nüfusunun 80.000 olduğu tahmin edilen, bazı kaynaklarda tarihte ilk madenî paranın burada basılıp kullanılmaya başlandığı 3000 yıllık tarih Sardis Bizans dönemine ait dükkanlar Spor Kompleksi Antik hamam ve çeşme Sard Kilisesi( Sinagog ) Manisa’nın Salihli ilçesinde bulunuyor 100 metre kadar ilerisinde Artemis Mabedini de gezmenizi tavsiye ederiz
@emrahgokcen5626
Tarihte devlet güvencesinde Kral Krezus tarafından paranın ilk basıldığı yer olarak bilinen, bir zamanlar Persepolise kadar giden kral yolunun başlangıç noktası, Karun kadar zengin deyiminin öznesi olan Karun'un hükmettiği Lidya'nın başkenti Sardes. Caddde boyunca görebileceğiniz dükkanları geçerken o gün yapılan günlük rutinleri aklınızda canlandırabiliyorsunuz. cadde boyunca ilerleyip sola yöneldiğinizde oldukça etkileyici ve ruhani havasıyla sizi büyülemeyi başaran sinagog görülüyor. burada taban ve duvar mozaikleri oldukça iyi korunmuş durumda. sinagog girişinde sizi karşılayan ve ortada yer alan, ayin öncesi inananların ellerini yıkadıkları büyük vazoyu çevreleyen sütunlar çok görkemli. kazı ekibi tarafından tavan kaplamasının yapılması, özellikle mozaikler için güzel bir koruyucu hareket olmuş. Sinagogdan ayrıldığınızda ise sardes antik kenti dendiğinde akla ilk gelen, kentin tanıtımında en önemli görseli oluşturan gymnasium görülüyor. yapı tüm heybetiyle sizi karşılıyor. kentin de adını aldığı, "sard" adı verilen kızıl renkteki taşın etkisini en iyi gymnasium yapısında görebiliyoruz. yapının çevrelediği avluya girdiğinizde, tam ortada durup geçen dakikaları fark etmeksizin sütunları, yazıları inceleyebilirsiniz. Kenti gezenlerin bir diğer gözlemleyebileceği nokta da şu olacaktır: kent, sizin gezdiğiniz yerlerin belki de onlarca katı büyüklüğünde bir alanı kapsamakta. Edindiğim bilgilere göre tiyatro ve kütüphane kalıntılarının gün yüzüne çıkarılması için çalışmalar devam etmekteymiş. gördüğümüz yolların, evlerin altında kim bilir ne eserler vardır saklı duran ve belki de hiç ortaya çıkarılamayacak olan. Bu kadar önemli bir lokasyonun bu kadar dışlandığı sahiplenmediği bir ülke olmamız çok üzücü. İnsanlık tarihine yön vermiş bir şehrin girişinde konteynerdan gişe olmamalı kanımca. Bunun yanında daha fazla bilgi edinebileceğimiz levhalarda olabilirdi.
@ahmedkarahan4272
Guzel bir antik kent, giriş 17.5 tl, müze kart geçerli, restorasyon çalışması daha tam bitmemiş fakat gezilmeye değer
@afarukunal9237
Harika ve çok değerli yerleşim! Lidya Devleti'nin başkentiymiş, buranın ve çevresinin yaklaşık 5000 yıldır yerleşim amaçlı kullanıldığu kazı çalışmalarında anlaşılmış. Hızlı bir gezi ile 40-45 dakikada bitirirsiniz. Detaylı bir gezi için 1.5 saat kadar vakit ayırmanız gerekir. Tarihte paranın ilk basıldığı yer olarak geçen antik kentte, tarım, hayvancılık ve ticaret yoğunmuş. Ayrıca altın madenciliği varmış, ve bu sayede zengin olmuşlar. Ulaşım ve ticaret için döneminde önemli bir konuma sahipmiş. Ayrıca, İncil’in vahiy bölümünde, Hıristiyanlığın batıya yayılmasında önemli rol oynayan Batı Anadolu’daki yedi kiliseden biri olarak anılan bir yermiş. Dini açıdan da öneme sahip bir yer.
@oguzhanahmetkar
Bu zamana kadar gördüğüm en güzel yapı. İzmir Ankara yoluna 1 km mesafede olup mutlaka uğrayın. Pişman olmayacağınıza emin olabilirsiniz. Güzel korunmuş zarar görmemiş nadide yapılardan biri bence. Bina içinde Yunanca mı yoksa Latince mi olduğunu bilmediğim yazılar var. Keşke ne yazdığını gösteren tabelalar olsaydı. Umarım bir daha ki uğramamda bu tabelaları görürüm.
@pelinck
Batı Anadolu’da, bereketli Hermus ovasında, Tmolos dağlarının eteklerinde yer alan, Ege’yi Türkiye’nin iç kesimlerine bağlayan önemli bir rotanın üzerinde yer alan, altın kumlu bir nehrin kıyısında doğal savunmaya sahip kalesiyle, Sardeis birçok doğal avantajları ile kutsanmıştır. (şek. 1, 2, 3, 4, 5). Şehir MÖ yedinci ve altıncı yüzyıllarda Lidya İmparatorluğu’nun başkenti halini almaya başlamıştır; Gyges’den Kroisos’a krallar hanedanı Batı Anadolu’yu fethetmiştir, dünyanın ilk sikkesini darpetmiştir ve Mezopotamya’nın, Mısır’ın, Yunanistan’ın büyük medeniyetleri ile antlaşmalar yapmışlardır. Kralları, tapınak yaptırmaları ve kıymetli eserler ile Ephesus, Didyma ve Delphi (bk. Kerschner, “Ionialılar”) gibi Yunan mabetlerine tonlarca altın bağışlamaları ile Yunanlar arasında varlıklarıyla ve cömertlikleriyle efsaneviydiler. Sardeis kalesi tarih boyunca “dünyanın en güçlü yeri” (şek. 6, 7) olarak nam salmıştır ve aşağı şehir 20 metre kalınlığında bir güçlü tahkimat tarafından (şek. 8) korunmaktaydı. Sardeis kraliyet mezarlığı olan Bin Tepe tümülüsleri dünyanın en büyükleri arasındadır (şek. 9; ayrıca bk. Baughan, “Gömü Gelenekleri”). Akhaemenid Persler altında (MÖ 547-334), Sardeis Anadolu’nun önemli bir satraplık (vilayet) başkentiydi ve Büyük Krallar Darius ve Kserkes önderliğindeki Yunanistan istilaları için geçiş noktası olmuştur. Bilinen mezarların birçoğu bu döneme tarihlenmekte (şek. 10, 11) ve 1910-1914 yılları arasında gerçekleştirilen Sardeis mezar alanları kazılarında söz konusu döneme ait, şimdi İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde yer alan harikulade takı örnekleri ortaya çıkarılmıştır (şek. 12, 13, 14, 15). Büyük İskender’in fethinden sonra, Sardeis Hellenistik krallıklara dahil edilmiş ve Selevkos İmparatorluğu’nun batı başkentine dönüştürülmüştür. Muhtemelen bunların himayesi altında, daha önceki bir kutsal alanın mevkinde büyük Artemis Tapınağı’nın (ayrıca Artemis Tapınağı Hakkında) inşasına başlanmıştır (şek. 16 - 17). Ne yazık ki günümüze harabe halinde ulaşmış olan Sardeis tiyatrosunun inşasına ilk kez bu dönemde, bu Anadolulu başkentinin, Hellenistik polise dönüştürülmesi esnasında başlanmıştır. Şehir Roma barışı altında gelişmiştir, ve Imparatorluk Kültüne ait bir tapınağa (şek. 21), devasa hamamlara (şek. 22, 23), bir stadyuma, su kemerlerine, ve diğer kamu yapılarına sahip olmuştur. Vahiyler Kitabı’nda yer alan Asya’nın Yedi Kilisesi’nden biridir, ancak bu döneme tarihlenen bir kilise binasına henüz rastlanmamıştır. Roma İmparatorluğu’nun Diocletianus’un altında yeniden organize oluşu esnasında, Sardeis Lidya Eyalet başkenti haline gelmiş ve özellikle MS dördüncü ve beşinci yıllarda gelişim göstermiştir. Sardeis’in Geç Roma sinagogu, antik dünyanın bilinen en büyük sinagogudur (şek. 24, 25, 26). Kentin kiliseleri, şehir surlarının dışında yer alan bir dördüncü yüzyıl kilisesini (şek. 27, 28), Artemis Tapınağı’na iliştirilmiş bir şapeli (şek. 29, 30) ve şehir merkezinin yakınındaki bir büyük bazilikayı (şek. 31) kapsamaktadır. Kentin hemen dışında yer alan Geç Roma evleri (şek. 32, 33) ve “Bizans Dükkânları” (şek. 34), şehrin gelişen boyutlarını ve nüfusunu göstermektedirler. Bölgedeki birçok kent gibi, Sardeis de MS altıncı ve erken yedinci yüzyıllarda gerileme dönemine girmiş ve yedinci yüzyılda aşağı şehir büyük ölçüde terk edilmiştir. Bununla birlikte, Polybius tarafından “dünyanın en güçlü yeri” olarak tasvir edilen akropol, Bizans döneminde önemli bir kale ve müstahkem mevki olarak süregelmiştir. (şek. 35, 36). Kentin antik dönemdeki ismi Lidce, Sfar- Persçe, Sparda ve Yunanca Σάρδεις ya da Σάρδις olarak geçer ve kentin modern adı olan Sart’a yansımaları görülür.
@sezersural2137
Batı Anadolu’da, bereketli Hermus ovasında, Tmolos dağlarının eteklerinde yer alan, Ege’yi Türkiye’nin iç kesimlerine bağlayan önemli bir rotanın üzerinde yer alan, altın kumlu bir nehrin kıyısında doğal savunmaya sahip kalesiyle, Sardeis birçok doğal avantajları ile kutsanmıştır. (şek. 1, 2, 3, 4, 5). Şehir MÖ yedinci ve altıncı yüzyıllarda Lidya İmparatorluğu’nun başkenti halini almaya başlamıştır; Gyges’den Kroisos’a krallar hanedanı Batı Anadolu’yu fethetmiştir, dünyanın ilk sikkesini darpetmiştir ve Mezopotamya’nın, Mısır’ın, Yunanistan’ın büyük medeniyetleri ile antlaşmalar yapmışlardır. Kralları, tapınak yaptırmaları ve kıymetli eserler ile Ephesus, Didyma ve Delphi (bk. Kerschner, “Ionialılar”) gibi Yunan mabetlerine tonlarca altın bağışlamaları ile Yunanlar arasında varlıklarıyla ve cömertlikleriyle efsaneviydiler. Sardeis kalesi tarih boyunca “dünyanın en güçlü yeri” (şek. 6, 7) olarak nam salmıştır ve aşağı şehir 20 metre kalınlığında bir güçlü tahkimat tarafından (şek. 8) korunmaktaydı. Sardeis kraliyet mezarlığı olan Bin Tepe tümülüsleri dünyanın en büyükleri arasındadır (şek. 9; ayrıca bk. Baughan, “Gömü Gelenekleri”). Akhaemenid Persler altında (MÖ 547-334), Sardeis Anadolu’nun önemli bir satraplık (vilayet) başkentiydi ve Büyük Krallar Darius ve Kserkes önderliğindeki Yunanistan istilaları için geçiş noktası olmuştur. Bilinen mezarların birçoğu bu döneme tarihlenmekte (şek. 10, 11) ve 1910-1914 yılları arasında gerçekleştirilen Sardeis mezar alanları kazılarında söz konusu döneme ait, şimdi İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde yer alan harikulade takı örnekleri ortaya çıkarılmıştır (şek. 12, 13, 14, 15). Büyük İskender’in fethinden sonra, Sardeis Hellenistik krallıklara dahil edilmiş ve Selevkos İmparatorluğu’nun batı başkentine dönüştürülmüştür. Muhtemelen bunların himayesi altında, daha önceki bir kutsal alanın mevkinde büyük Artemis Tapınağı’nın (ayrıca Artemis Tapınağı Hakkında) inşasına başlanmıştır (şek. 16 - 17). Ne yazık ki günümüze harabe halinde ulaşmış olan Sardeis tiyatrosunun inşasına ilk kez bu dönemde, bu Anadolulu başkentinin, Hellenistik polise dönüştürülmesi esnasında başlanmıştır. Şehir Roma barışı altında gelişmiştir, ve Imparatorluk Kültüne ait bir tapınağa (şek. 21), devasa hamamlara (şek. 22, 23), bir stadyuma, su kemerlerine, ve diğer kamu yapılarına sahip olmuştur. Vahiyler Kitabı’nda yer alan Asya’nın Yedi Kilisesi’nden biridir, ancak bu döneme tarihlenen bir kilise binasına henüz rastlanmamıştır. Roma İmparatorluğu’nun Diocletianus’un altında yeniden organize oluşu esnasında, Sardeis Lidya Eyalet başkenti haline gelmiş ve özellikle MS dördüncü ve beşinci yıllarda gelişim göstermiştir. Sardeis’in Geç Roma sinagogu, antik dünyanın bilinen en büyük sinagogudur (şek. 24, 25, 26). Kentin kiliseleri, şehir surlarının dışında yer alan bir dördüncü yüzyıl kilisesini (şek. 27, 28), Artemis Tapınağı’na iliştirilmiş bir şapeli (şek. 29, 30) ve şehir merkezinin yakınındaki bir büyük bazilikayı (şek. 31) kapsamaktadır. Kentin hemen dışında yer alan Geç Roma evleri (şek. 32, 33) ve “Bizans Dükkânları” (şek. 34), şehrin gelişen boyutlarını ve nüfusunu göstermektedirler. Bölgedeki birçok kent gibi, Sardeis de MS altıncı ve erken yedinci yüzyıllarda gerileme dönemine girmiş ve yedinci yüzyılda aşağı şehir büyük ölçüde terk edilmiştir. Bununla birlikte, Polybius tarafından “dünyanın en güçlü yeri” olarak tasvir edilen akropol, Bizans döneminde önemli bir kale ve müstahkem mevki olarak süregelmiştir. (şek. 35, 36). Kentin antik dönemdeki ismi Lidce, Sfar- Persçe, Sparda ve Yunanca Σάρδεις ya da Σάρδις olarak geçer ve kentin modern adı olan Sart’a yansımaları görülür.